27. BÖLÜM: "VAZGEÇ (EBİL) MEK..." (Part3)
- Sussam, konuşturabilir misin beni? Kaçsam, "Gitme..."diyebilir misin? Anlatsam anlayabilir misin beni? Ağlasam, gözyaşlarımı silebilir misin?
Tarih: Bir Dilet Tut.
Saat: 19: 00.
Altıma yüksek belli kot bir pantolon ve üstüme de dirseklere kadar kolları olan, kısa kollu bir erkek tişörtü giydim. Küçük öksürüklerim hala devam etse de içtiğim çay iyi gelmiş olacak ki boğazımın yanması biraz olsun geçmişti fakat aynaya baktığımda oldukça halsiz ve bembeyaz suratımla kendimi iyi hissetmediğimden çok hafif bir makyaj yaptım ve birkaç takı takıp kot ceketimi üstüme geçirdim. Bugün hava hem serin hem de kapalıydı. Bu yüzden de kemerli çantamı çapraz bir şekilde sırtıma bağlamadıktan sonra taşınabilir kolaylıkta olan küçük şemsiyemi almayı da ihmal etmedim. Gerekli tüm eşyaları çantama koyduktan sonra dışarıya çıktığımda, hala balkonda oturan Yağız'ı fark etmemle şaşırıp olduğum yerde kalakaldım.
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu bana. Ayağa kalkmış ve ifadesiz bir suratla bana bakıyordu.
"Asıl sen ne arıyorsun burada? Gece de mi burada kaldın? Günay nerede?" diye arkası arkaya sorular sıralamış olsam da Yağız hiçbirine cevap vermeden bir süre öylece bana bakmaya devam etti. "Bana yaptıkları yetmiyormuş gibi şimdi de seni mi dikti başıma?"
"Bende bunun meraklısı değildim," diyerek beni tersledi. "Hadi geç içeriye, kapını da kapatıver. Bugün evden dışarıya çıkmayacaksın."
Sinirle ona baktım. Vücudum, yeni başlayan hastalığımdan dolayı kırıktı ve bu yüzden de bugün tartışmaya hiç halim yoktu ama Yağız'ın sözleri beni daha çok sinirlendirmişti. "Gerçekten de bunu yapacağımı mı sanıyorsun?" diyerek ona dik dik bakmaya devam ederek karşısına dikildim. "Sen bunları söyleyeceksin ve ben de senin sözlerine karşılık boyun eğip eve geri mi gireceğim?"
Yağız inadıma karşılık bıkkın bir nefes verdi ve kolumdan tutup içeriye doğru sürüklemeye başladı. Bu ani tavrına karşılık önce şaşırsam ve ne olduğunu anlayamasam da hemen kendime gelip toparlanmaya çalıştım ve olduğum yerde debelenmeye başladım.
"Bırak beni!" diye kısık sesle bağırdım. "Beni hemen bırakmazsan eğer avazım çıktığı kadar bağırırım Yağız!" Yağız sözlerime karşılık vermedi ve beni evin içine sürükleyip kapıyı da arkamızdan kapattı. Eve girer girmez sertçe kolumu, elinden kurtarmış ve sinirle ona dönmüştüm. "Ne yaptığını sanıyorsun sen? Hemen polisi arıyorum!" diyerek telefonumu çantamdan çıkartacağım sırada Yağız buna da izin vermedi ve çantamı sertçe kemerini çözdükten sonra eline aldı ve koltuğun bir tarafına doğru fırlattı.
"İnsanlıktan anla be biraz!" diyerek bağırdı. "Biraz anla be! Çıkmayacaksın, denildiyse eğer çıkmayacaksın. Yüzünü eğ, gerekirse o dik tuttuğun boynunu bük! Bana da bir daha böyle diklenme!"
"Bunu sen mi söylüyorsun?" dedim sözlerine inanamaz gibi. "Yüzünü eğ, boynunu bük, diyorsun. Sen yaptın mı bunu? Siz, yaptığınız hatalarınızın bedelini ödediniz mi? Yüzünüzü eğip boynunuzu büktünüz mü?" Ona bağırmıyordum. Hatta hissettiklerime rağmen sessim oldukça sakin çıkıyordu.
"Senin hatanın bedelini ödedik ama!" diyerek bağırmaya devam etti. Hem de öyle bir bağırmıştı ki evin için de birkaç kere daha sesi yankılanmaya devam etti. O anda aklım dün Gediz ile konuştuklarıma gitti; "Benim bunları nereden bildiğimi sormuştun değil mi?" dediğinde ona baktım. "O askerler için feda ettiler dedim çünkü komutanlarının değil ama bütün bu düzeni koruyan insanların bu askerlere nasıl ceza verdiklerini gördüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK
RomanceHER GÜN AYNI SAATTE YENİ BÖLÜMLER PARTLAR HALİNDE GÜNCELLENİYOR! ---------------------------------------------------------- ACIDAN DOĞAN ACINASI VARLIKLAR SERİSİ -SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK: Bir annenin rahmine düşen benlik, öğrendiği gerçekler karşısında...