22.BÖLÜM: GEÇMİŞİN TABLOSU...

3 0 0
                                    

22.BÖLÜM: "GEÇMİŞİN TABLOSU..."             (Part4)

-Cam bir fanusa kapatılan anılarım, artık kan kusuyorlardı.

Tarih: Geçmişin İzleri.

Saat: 18: 20.

"Boncuğum..." Sözlerimden sonra aklım, İstanbul'un İpek'e aile hakkında nasihat verdiği o anlara gitmişti. "Bu boncukların her biri bir şeyin simgesi; Anne, baba, dede, eş, dostların...ve sen. Fakat onlarla iyi veya kötü ne yaşarsan yaşa, onları bir arada tutan bir şey var, bir tür bağ...İp." diyerek iki boncuk arasındaki ipi gösterdi. "Yani ufaklık, aile olmak sadece anne, baba ve çocuk olmak değildir."

Bu sanırım Sevgi'nin de aklına gelmiş olacak ki ona bu şekilde seslenmem üzerine hoşuna gitmiş bir şekilde kıkırdamıştı. "Ya Çığlık abla..." diyerek utandığını belli etti. Beni gözlerim hala elimdeki fotoğraftayken, Sevgi'nin utancına karşılık gülümsememe de engel olamamıştım. "Çok özledim seni, ne zaman almaya geliyorsun beni?"

Sevgi'nin her zaman ki zor sorularının birini daha cevaplamak yine bana kalmıştı sanırım. Ne diyeceğimi bilemez bir haldeyken, sessizliğim birkaç saniye sürdü. "Bilemiyorum canım, zamanım sınavlarımla geçiyor. Hem sen, bana geleceğin konusunda babanla konuştun mu?" Elimde Günay ile Nazlı'nın birlikte çekilmiş bir fotoğrafı varken, bugün Günay hakkında konuşmak ne kadar doğruydu bilemiyordum ama Sevgi'yi kırmak, üzmek veya incitmek istemiyordum.

"Onun bu ara çok fazla işi var. Eve bile uğradığı yok." diyerek bilmiş bir tavırla isyan etti babasına. Kaşlarım çatılmış olsa da Sevgi'ye bir şey dememiştim fakat o konuşmasına devam etmişti. "Hep İstanbul ile Yağız amcayla birlikte. Beni sürekli dışlıyorlar."

Gülümsedim. "Peki sen neredesin, ne yapıyorsun?" dedim konuyu değiştirmeye çalışır gibi.

"Tek başıma evdeyim, ha bir de benimle birlikte yardımcı teyzelerden biri var." dedi aklına yeni gelmiş gibi. "Animasyon açtım şimdi de onu izliyorum." diyerek Sevgi bana açıklama yaptığında, onu anladığımı belirten sesler çıkartmıştım.

Kalan diğer zamanda ise Sevgi okulundan ve arkadaşlarından bahsetmiş, babası gitmeden önce birlikte çok güzel bir ödev yaptıklarını anlatmıştı. Bense onun anlattığı her şeyi yalnızca sessizce dinlemekle yetinmiştim. Bir süre sonra Sevgi ile olan sohbetimiz bittiğinde tam telefonu kapatmak için bir hamlede bulunacaktım ki Sevgi'nin korku dolu çığlığı ile yerimden bir anda doğruldum ve telefonu kulağımdan çekmeden şaşkınca hattın ucundaki Sevgi'ye doğru seslenmeye başladım.

"Sevgi, ne oldu? Sevgi..." Boğuk sesli bağrışmalar ve birkaç bir şeyin yere düşmesiyle birlikte, oturduğum yerden hızla kalktım ve televizyonu kapatıp askılığa doğru koşarcasına yürümeye başladım. Kulağıma dayadığım telefonu kapatıp montumu giydim ve anahtarlarımı da alıp dışarıya çıktım. Kapıyı arkamdan sıkıca kapatıp kilitledikten sonra ayakkabılarımı giyip hızlıca merdivenlerden aşağıya indim.

Şiddetli yağan yağmur ile koşuşturarak arabamı park ettiğim yere doğru gidip arabanın kilidini açtım ve hemen şoför koltuğuna girip kapıyı kapattım. Arabayı çalıştırır çalışmaz müzikte açılmış, hafif sesi arabanın içinde yankılanmaya başlamıştı.

Hiç zaman kaybetmeden telefonumdan Sevgi'nin önceden atmış olduğu ev konumuna girdim ve direksiyonu iki elimle kavrayıp hızlıca yola çıktım. Konum bana tarif ettiği yollardan geçerek nerdeyse iki buçuk saatin sonunda eve ulaşmıştım.

Biraz şehrin dışında kalan bu yerin çevresi tamamen ormanlık alandı ve neredeyse dört katlı büyük bir villaydı. Görevlilerden biri, beni fark eder etmez dışarıya çıkarak eğildi ve siyah camlardan beni görmeye çalıştı. Camımı indirerek görevliye baktım ve Sevgi'nin adını verdim. Görevli birkaç arama yaptıktan sonra bana baş selamı vererek, geçmem için önümdeki otomatik kapıyı bana açtı.

Evin etrafı ormanlık alanlarla kaplı olduğundan dolayı dışarıdan neredeyse hiçbir şey gözükmese de girdiğimde burasının daha canlı olduğunu fark etmiştim. Yağız'ın bahçesinde bulunan, siyah takım elbiseli adamlardan daha kalabalık bir hali burada da bulunuyordu ve etraf renkli led ışıklandırmalarla süslenmişti.

Hemen arabayı müsait bir yere park edip arabadan çıktım ve montumun şapkasını kafama geçirip arabadan çıktım ve hemen benim yanıma gelip bana eşlik eden takım elbiseli adamlardan birisinin peşinden ilerleyerek arabayı kilitledim.

Takım elbiseli adam benim yerime kapı zilini çalmış ve hiç yanımda beklemeden yanımdan ayrılmıştı. O sırada kapı açılmış ve siyahlar içerisinde önlüklü bir elbisesi olan bir teyze gülümseyerek bana bakmıştı.

"Pardon, ben Sevgi'ye gelmiştim ama... O, iyi mi?" Ton ton yanaklı teyze gülümseyerek kafasını olumlu bir şekilde sallamış ve geçmem için bana yol vermişti.

"Buyur evladım." Teyzeye baş selamı vermiş ve içeriye geçmiştim. Ayakkabılarımı hemen çıkarıp teyzenin uzattığı kalın terliklerden birini giymiş ve hemen onunla birlikte ilerlemeye başlamıştım. "Burada ki odadalar, Günay bey de yeni gelmişti." Bir anda moralim bozulmuş, ayaklarım o odaya gidip gitmeme arasında kalmışlardı.

"Ben... fazla kalmam zaten." dedim yüzümdeki zoraki birgülümsemeyle.

" dedim yüzümdeki zoraki birgülümsemeyle

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

---🐞---

Yazar: LAILA

BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;

INSTAGRAM: qteang

TWITTER: qteangg

SAĞIR KULAĞA AĞLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin