17.BÖLÜM: KUPA 9'UN SIRRI...

6 0 0
                                    

17.BÖLÜM:"KUPA 9'UN SIRRI..."                         (Part3)

-Maça Ası ve Kupa 9...

Tarih: Umudun Son Kırıntısı.

Saat: 06: 06.

 "Merhaba Samuil," dedim Rusça konuşarak. Samuil Rusça bilmemden ötürü daha çok gülümsedi ve İpek ile de el sıkışarak tanışma faslını bitirdi.

"İstanbul geldi. Krasnodar ile görüşmek istiyor." Yağız konuşur konuşmaz Samuil kasılmış ve gerilmişti. Neler olduğu hakkında bir fikri yokmuş gibi gözüküyordu.

"Babamla sorunu neymiş?" Samuil'in bu sorusuna ben ve İpek hariç şaşıran olmamıştı ama Yağız, Samuil'in gerginliğine rağmen daha sakindi.

"Bize vermesi gereken bir emaneti var," dedi daha fazla ipucu vermek istemeyerek. Yağız'ın neden bu kadar üstü kapalı bir şekilde konuşuyor olmasını anlamış değildim. Belki de işleri daha fazla karıştırmak istemiyordu.

O sırada İstanbul ve yanında ki bir adamla konuşarak arkasındaki adamlarla birlikte bize doğru geldiğini gördüm. Yağız ve Samuil'de bunu fark etmiş olacaklar ki onlarda aralarındaki diyaloğu bitirmişlerdi.

İstanbul ve yanındaki adam ortadaki büyük masaya geçerken, İstanbul'un adamları mekandan dışarıya çıktılar. Artık mekanda sadece ben, İpek, Yağız, Samuil, Selim, İstanbul, İstanbul'un uçaktaki adamı ve yabancı bir adam vardı.

"Samuil..." İstanbul'un seslenmesi ile Samuil yanına yaklaştı ve yüzüğünü öpüp gülümsedi.

"Bize her zamankinden yap evlat..." Bunu ise İstanbul'un karşısında oturan ve Samuil'in babası olduğunu düşündüğüm adam söylemişti; İstanbul yaşlarında, bastonlu, uzun beyaz sakalı birisiydi. O da aynı İstanbul gibi siyah takım elbise giyinmiş ve kırmızı sembolü ceketinin cebinde taşıyordu.

Yağız köşede bulunan L şeklindeki puflu kırmızı koltuklardan birine oturmuş yanına da İpek'i çekmişken, İstanbul'un adamı ile Selim ise kapının yanındaki duvara yaslanıp sigara içmeye başlamışlardı.

Mekandaki insanların bir anda rahatlığa geçişleri bana abes kaçsa da bir şey demeden İstanbul ile adamın oturduğu masaya en yakın olan yere geçip duvara yaslandım.

"İşler nasıl gidiyor Krasnodar?" İstanbul'un seslendiği isimle birlikte yerdeki bakışlarım şaşkınca onlara dönerken, bedenim gerildi ve duvarda doğruldum. Krasnodar, İstanbul'un imalı sorusuna karşı gülümsemekle yetinse de yanlarına gelen ve koca bardakta bulunan viskileri önlerine koyan Samuil'e kibarca teşekkür edip bardağın neredeyse yarısını kafasına dikti. "Ne o," diyerek sandalyede geriye yaslandı İstanbul ve küçük bir gülümseme ile Krasnodar'a baktı. "normalde birisinin yanında böylesine içmezdin sen... Ters bir durum mu var?"

Krasnodar, İstanbul'un köşeye sıkıştırmalarını sakince yaklaşıp sessiz kaldı ve etrafa bakınıp bakışları benim üzerimde donakaldı. Bu adamın Günay'a zarar verdiğini düşündüğüm anda beynime kan gitmediğini hissediyordum. Vücudum artık kontrol edilemez bir raddeye geliyordu ve bu durum bakışlarımın değişmesini sağlamıştı. Bu yüzden yüzüm kasılmış ve kaşlarım çatılmıştı.

Gözlerimi Krasnodar'dan ayırmıyordum.

O buz kadar sakinken, ben ateş kadar hırçındım ve en ufak bir odun parçasında bütün ormanı yakacak kadar gözüm kararmıştı.

Sabrımın tükendiğini sana bildirmek isterim Sevgili Olric...

Sabrımın tükendiğini sana bildirmek isterim Sevgili Olric

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

---🐞---

Yazar: LAILA

BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;

INSTAGRAM: qteang

TWITTER: qteangg

SAĞIR KULAĞA AĞLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin