22.BÖLÜM: GEÇMİŞİN TABLOSU...

2 0 0
                                    

22.BÖLÜM: "GEÇMİŞİN TABLOSU..." (Part7)

-Cam bir fanusa kapatılan anılarım, artık kan kusuyorlardı.

Tarih: Geçmişin İzleri.

Saat: 18: 20.

Sabah kalkıp kahvaltı yapmak için kış bahçesine inmiş ve bizim için hazırlanmış olan yemek masasına oturmuştuk; Kış bahçesi beyaz renkli, büyük bir camdan kuş kafesini andırıyordu. İçerisinde yemek masası ve uzun, köşeli bir koltuk takımı ile yanan bir şömine bulunuyordu.

Yüzlerini yeni gördüğüm birkaç kadın, masadaki eksik malzemeleri getirmeye devam ederlerken, Aysen teyze benim için kalın bir şal alıp omuzlarıma örtmüştü bile. Bugün pijamalarımı çıkartıp, dolaptan hala etiketi üzerine olan bir kot pantolon ile boğazlı bir kazak alıp giymiştim.

"Bak Çığlık abla..." diyerek koşuşturarak bana doğru gelen Sevgi, babasıyla birlikte yaptığı ödevini bana gösteriyordu. Beyaz kartonun üzerine yaptıkları yılbaşı çizimlerinin üstlerine kar tanesine benzeyen beyaz sim sıkmışlardı. "Nasıl olmuş?"

Gözlerimi ödevden çekip bana merakla bakan Sevgi'ye döndüm ve beğendiğimi belli edercesine gülümsedim. "Bayıldım, harika olmuş." Sevgi'de sözlerime kocaman gülümsemiş ve yanıma oturarak ödevini babasıyla nasıl yaptıklarını ayrıntısına kadar anlatmaya başlamıştı. Ben onu dinlerken, bir anda içeriye toprak kokusunun yayılmasıyla gözlerim kendiliğinden kapanmış ve bunu fark ettiğim de ise hemen açıp kendime gelmeye çalışmıştım.

"Günaydın, Günay Bey..." Günay, masanın baş kısmına geçmiş, sandalyesine oturmuşken Aysen teyzeye baş selamı vermiş ve Günay masaya oturur oturmaz servisler başlamıştı. Masada tek konuşan kişi Sevgi'ydi ve o da servisinin geleceğini öğrenince apar topar bizi öpüp hazırlanmak için kış bahçesinden çıkmıştı.

Bu sayede kış bahçesinde sadece ikimiz kalmış ve yanan şömine ile birlikte kullandığımız çatal ile bıçak seslerinden başka hiçbir ses yoktu. İkimizde tabaklarımızla ilgileniyorken kapının tekrar açılmasıyla birlikte soğuk bir hava yüzüme çarpmış ve ben üstümdeki şala daha çok sarılmıştım.

"Ne işin var senin burada?" Tanıdık kaba sesle birlikte yüzümü şaldan çekerken, gelen kişinin Yağız olduğunu görmemle, Yağız'ın bana karşı olan bu tavrına anlam veremesem de İpek'in yanıma gelip beni kucaklamasına izin vermiştim. "Gel şuraya İpek, benim canımı sıkma."

Yağız'ın, İpek'e karşı olan bu sert tavrıyla birlikte kaşlarım daha çok çatılırken, İpek'e dönmemle birlikte İpek zoraki olduğu belli olan tebessümle bana gülümsemiş ve beni kucaklamaya bir son verip tekrar Yağız'ın yanına gitmişti. Yağız, İpek yanına gelir gelmez elini kavrayıp sıkıca tutmuş, İpek'in canının acıdığını, Yağız elini tutar tutmaz buruşan suratından anlamıştım.

"Canını acıtıyorsun..." diyerek Yağız'ı uyarırcasına konuştuğumda, Yağız asabi bir şekilde gülüp tekrar bana dönmüştü.

"Sen peki ne yapıyorsun?" diye sormuştu. "Sen, Zero'ya ne yaptığının farkında mısın?" diyerek tane tane konuşmuş ve boşta kalan elinin işaret parmağı ile Günay'ı göstermişti. Yağız'ın bana karşı olan bu tavrını anlayamamakla birlikte, ortada neler döndüğünün farkında bile değilken gözlerim, Yağız, Günay ve İpek arasında gidip geliyordu.

"Ne yapmışım?" İpek, daha fazla konuşmamı istemez bir halde, gözleriyle beni ikaz etmeye çalışırken, neden susmam gerektiğini de anlamamış ve gözlerimi, bir anda kahkahalarla gülen Yağız'a çevirmiştim. Sinirle söylediklerime gülüyor, gözlerinden adeta ateş fışkırıyordu.

SAĞIR KULAĞA AĞLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin