11.BÖLÜM: "BATAKLIKTA YETİŞMİŞ ORMAN..." (Part2)
-Sevdanın ismi...
Tarih: Parçalı Bulutlu.
Saat: 11:34.
Tam o anda etraftan sesler duydum. Önce anlayamadım, sonra sesler melankolikleşmeye başladı. Tanıdık, acı ve keder içeren bir melodiydi bu; Kendimi bir anda tiyatro salonunun en ön koltuğunda, bir piyanistin piyanosunu çalışını- Hayır, bir piyanistin piyano eşliğinde acısını paylaşmasını izlerken buldum.
Şöyle diyordu belki de; "Acım çok taze ve çok derin. Yabancılar, anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki...ama o, bu kadar kolay değil. Bir söz vardır, mutluluk paylaştıkça çoğalır, üzüntüler paylaştıkça azalır. Bırak, bir ırmak alsın götürsün her şeyi. Anlat ki şair yazsın şiirini, yazar döksün kalemini, bahçıvan eksin hüzün çiçeğini, öğretmen öğretsin öğrencilerine bildiklerini... Fakat sadece müziğimle anlatmam gerek çünkü ne kadar anlatırsan o kadar dillendirilir. Ne kadar dillendirilirse o kadar da önemini yitirir. Ben bu acıyı kolay bulmadım ,kolay da yaşamıyorum. Yani, anlatacak o kadar çok derdimin olmasına rağmen, müziğimle susturmalıyım onu; Böylece...Böylece herkes dinler müziğimi fakat sadece anlayan anlar acımı. O anlayan da acıyı yaşayandır." Göz göze geldik. Gözyaşlarımıza baktık. O şaşırdı, ben sessizce ağlamaya devam ettim. "İlk defa..." dedi. Ağzı oynamıyor, gözleriyle bana bakıyordu sadece. "İlk defa..." dedim bende. Sıkmaktan kızaran ellerini açtı ve kanın gitmesine izin verdi. Omuzlarını düşürdü, gözlerini kapattı ve rahatlamışçasına kafasını geriye attı.
Sonra yavaşça yaklaştık birbirimize; İki adım ben, iki adım o...
Kalabalık olan tiyatro salonu bir anda yalnızlaştı. Ayağımızın altındaki zemin ıslak toprağa dönüştü. Burnumuza o toprağın kokusu geldi. Arka fonda müzik hala çalmaya devam ederken birbirimizi uzaktan izlemeye devam ettik. Üstümüzdeki tavan yerini gökyüzünün karanlığına bırakmışken bulutlar hala acı içinde kıvranıp ağlamaya devam ediyorlardı.
Tek gözyaşı bulutu terk edip süzülerek aşağı düşerken avcumu öne doğru uzatıp ona zemin yarattım ve tam avcumun içine düşmesini izledim. Düştüğünde ise görüntü silikleşti, ayağımın altından toprak kaydı ve ben boşluğa çekilmeye başladım.
Ani bir hareketle gözlerimi açarken ilk ne olduğunu anlamasam da birkaç saniye sonra aklım başıma geldi ve kendimi rahatlamış bir şekilde yatağa bırakıverdim. Gördüğüm rüya çok net olmasa da o toprağın kokusu hala burnumun ucunu sızlatarak kendini belli ediyordu.
"Çığlık abla..." Sevgi'nin uyku halinde olduğu belli olan boğuk sesi kulağıma geldiğinde, esneyerek kafamdaki düşüncelerden arınıp ona doğru döndüm. "Günaydın." Yorgun bir gülümseme dudaklarımda belirirken, dün geceden kalma olduğum belli olan uykusuzluğum gözlerimin kuruluğundan ve gözaltlarımın hafif de olsa morardığından belli olduğunu düşünüyordum.
"Günaydın..." dedim elimi uzatıp saçlarını okşarken. Dün odama geldiğinden beridir konuşup durmuş, bu gece benimle birlikte uyumak istediğini söyleyince de saçlarını örüp pijamalarını giydirmiş ve yatağımda ona yer bırakmıştım.
Gece yer yer korkup bana sarılmış, ağlamış ve anlayamadığım kelimelerle sayıklayıp sıkıca bana sarılıp durmuş olsa da uyandığım her anda onu rahatlatmak için öpmüş, saçlarını sevmiş, gözyaşlarını silmiş ve annemin küçükken bana söylediği ninniyi ona söyleyip onu rahatlatmak istemiştim.
Eğer bir anneyi kaybetmekten daha kötü bir şey varsa bu hayatta, belki o da hiçbir zaman bir annenizin olmamasıydı.
Ve Olric, bunlardan çok daha kötü bir şey varsa o da yine bir Sevgi'nin daha acı çekişini izliyor olmamdı.
---🐞---
*Cemal Süreyya, Var alıntı.
Yazar: LAİLA
BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;
INSTAGRAM: THE_LAILA
TWITTER: THE_LAILA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK
RomanceHER GÜN AYNI SAATTE YENİ BÖLÜMLER PARTLAR HALİNDE GÜNCELLENİYOR! ---------------------------------------------------------- ACIDAN DOĞAN ACINASI VARLIKLAR SERİSİ -SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK: Bir annenin rahmine düşen benlik, öğrendiği gerçekler karşısında...