21.BÖLÜM: KAYIP...

4 0 0
                                    

21.BÖLÜM: "KAYIP..."              (Part3)

-Şimdi önüm mumlarla çevrilmiş bu yolda, arkamdan karanlıktan doğmuş bir gölgenin bir anda ellerini bedenime sarıp beni kendine çekmesinden korkuyordum.

Tarih: Karanlıktaki Mumlar.

Saat: 16: 44.

Hani çocukken hayatınıza bir anda bir arkadaş girer ve onunla belli bir zaman geçirirsiniz; Oyunlar oynar ve onunla eğlenirsiniz. Bir anda onunla bir sürü fotoğraflarınız olur, anılar biriktirirsiniz. Sonra ise bir anda geçmişinize karışır, duman olur. Yaşadığınız onca şeye rağmen anılarınızda yalnızca eski bir çocukluk hatırası olarak kalır. Büyüyüp geçmişe dönüp baktığınızda ise hayatınıza ne zaman girip ne zaman çıktığını fark edemezsiniz bile ki fark ettiğiniz de ise bir bakarsınız artık ona karşı o kadar da duygu beslemiyorsunuzdur. Tanıdık fotoğraflarınıza baktığınızda size bir şeyler çağrıştan şeyler mutlaka vardır ama bir o kadar da yabancı gelir size, anlamlandıramazsınız.

İşte abim benim için tam olarak buydu.

İsmini bilmediğiniz fakat bir zamanlar oyun oynayıp güldüğünüz ve denk gelince annenizin "Hatırladın mı onu? Siz küçükken çok oyun oynardınız, çok iyi arkadaştınız." dediğinde bile hatırlamadığınız halde "Hıhı..." deyip geçiştirirsiniz ya, işte abim de benim için oydu.

Şimdi böyle de düşününce, bazen çenemi tutamayıp "İyi ki..." diye düşünmekten kendimi alamıyorum. "İyi ki annem ölmüş." Çünkü ailemizin bu halini görseydi, kaldıramazdı.

Sanki hiç üzülmemiş gibi üzülür, sanki hiç kötü olmamış gibi kötü olurdu.

"Geçen sabah erkenden albayıma gittim. Bugün sabahtan akşama kadar radyo dinleyeceğiz, dedim. Bir süre sonra sıkıldı. (İnsandır elbette sıkılacak. Benim gibi bir canavar değil ki.) Bunun üzerine onu zayıf bulduğumu, benimle birlikte bulunmaya hakkı olmadığını yüzüne bağırdım. (Ben yalnız kalmalıyım. Başka çarem yok.)..." diye okumaya devam ederken Günay, kulaklarım düşüncelerimdeydi.

Çünkü bizim ailedeki kadınlar yalnızca hayatımızdaki erkekler için ağlardık; Ağlar, perişan olur ve kendimizi yıpratırdık. Sanki hayatımız da başka hiçbir sorun yokmuş gibi onları hayatımızın merkezi yapar ve onlara tutunabilmek için her türlü yolu seçer dururduk.

Belki de o zamanlar annemin yaptığı en büyük hatayı, şimdi kendim yapıyordum.

"Uyudun mu?" diye sordu Günay, yanındaki küçük sehpaya kitabı kapatıp koyarken. Gözlerimi ovuşturup dizlerinden başımı kaldırdım ve sırtımı koltuğa yaslayıp, başımı koltuğun kenarına koyarak Günay'a baktım.

"Biraz mıyıştım sanırım." Günay'da okumaktan yorulmuş olacak ki demin yaptığım gibi gözlerini ovuşturup benimle aynı pozisyonda koltukta oturdu ve o da bana bakmaya başladı.

"Kahve ister misin?" diyerek sordu Günay, şuan iyi gelebileceğini düşündüğümden kafamı salladım ama onun yorgun olduğunu düşündüğüm için kendim yapmak üzere mutfağa gittim. Mutfakta iki fincan çıkartıp bir taraftan da sıcak su için cezveye su koyarken mutfaktan salona doğru Günay'a seslenmiştim. "Sevgi nerede bu arada? Keşke onu da getirseydin, özlemiştim."

Düşüncelere dalmamdan ötürü geçmiş ardına kadar kapılarını bana açarken, şu anımı unutmuş ve benim için önemli insan aklımdan çıkıp gitmişti.

Günay birkaç dakikalık bir sessizliğinin ardından kaşlarım çatılırken, kahve için dolabı açtığım anda cevap o an gelmişti. "Yağız aldı, ne zamandır görüşmüyorlardı. Bir dahakine yanımda getiririm." Kahve kalmadığı için bitki çayı yapmaya karar vermiştim fakat kavanozun içinde birkaç çeşit olduğundan, Günay'ın hangisini seveceğini bilmeidğim için elimdeki kavanozu bırakmadan sessiz adımlarla salona doğru yürüdüm.

Bana arkası dönük bir şekilde camdan dışarıya bakan Günay ise elinde ki küçük kartı çevirerek telefondaki kişiyle konuşuyordu. Bu görüntü kaşlarımın çatılmasına sebep olurken, kapıdan içeriye girmekten son anda vazgeçip dinlemeye başladım.

"Evet yanındayım, sorunu hallettim. Şimdi buldum zaten bende, haklıymışsın kartını vermiş." Günay'ın elindeki karta daha dikkatli baktığımda, uçağa binmeden resepsiyonun bana verdiği Krasnodar tarafından, tarafıma gönderilen kartı olduğunu görünce, Günay'ın bu kartı ne ara bulduğunu ve nasıl aldığını merak etmiştim.

Günay, karşı tarafı dinledikten sonra kafasını sallamış ve kartı tekrardan cebine koymuştu. "Merak etme, fark etmedi bile. Tamam, çıkıyorum." Günay'ın sırlar içerisinde, yine arkamdan iş çevirdiğini anlamam benim şaşırmamı sağlamış ve ne yapacağımı bilemeyerek duvarlara tutuna tutuna mutfağa gitmiştim.

Elimdeki kavanozu mutfak tezgahına bırakırken, kaynayan suyun fokurdayan sesi o anda kulağıma geldi. "Senin için gelmemiş." diye fısıldadı Olric, bacak bacak üstüne atarak tezgahta oturduğunu gördüm. Acımasız sözleri kulağıma bir diken gibi batsa da, zümrütlerini koruyan ince camın bir kere daha çatladığını fark etmemle, aslında onun da benim kadar hayal kırıklığına uğradığını anladım.

 Acımasız sözleri kulağıma bir diken gibi batsa da, zümrütlerini koruyan ince camın bir kere daha çatladığını fark etmemle, aslında onun da benim kadar hayal kırıklığına uğradığını anladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

---🐞---

Yazar: LAILA

BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;

INSTAGRAM: qteang

TWITTER: qteangg

SAĞIR KULAĞA AĞLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin