16.BÖLÜM: BUL(UN)MAK...

12 0 0
                                    

16.BÖLÜM:"BUL(UN)MAK..."                         (Part1)

- "Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma..." derdi. "Boş yere mağaramdan çıkarma beni, alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna..."*

Tarih: Kurumuş Toprak.

Saat: 00: 00.

"Bir işi de sonuna kadar götür. Ölmezsin ya. Belki de ölürdüm. Belki de ölmemek için, hiçbir işin sonuna kadar gitmiyordum. Böyle küçük çalışmaların üst üste eklenmesiyle doluyordu zaman. Ben de kelimeleri birbirine yapıştırarak yaratıyordum zamanı. (Bunu nerede okumuştum acaba? Ne yapayım? Aklıma gelenlerin içinde hangilerini okumadığımı bulmak için her şeyi okumaya girişemezdim ya.) Peki, nerede kalmıştım? Yarım bıraktığım işlerin neresinde kalmıştım? Bunu da bilemez miydim? Bir liste yapmalıydım bunun için de. Aman Yarabbi! Yapmam gereken ne kadar çok iş vardı! İyi ki şu mektubu almıştım. Yapacak bu kadar çok işimin olması birden sevindirdi beni: Yapmasam da önemli değildi; yapacak işlerim vardı ya. Acaba, yarım bıraktığım kitapların kaçıncı sayfasında kaldığımı hatırlayabilecek miydim? Acaba, bir zamanlar şu ay meselesi yüzünden sevmediğimi düşündüğüm tabiatı, sever gibi olmuş muydum hiç? Acaba ağaçtan, ottan ya da uçamayan böceklerden filan bir yerden sevmeye başlamış mıydım? Bir yerden sevmeye devam edebilir miydim? Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi. Ya hiç sevmemişsem bugüne kadar? Bir kitaba yeniden başlamak gibi, sevmeye yeniden başlamak pek kolay sayılmazdı herhalde..." **

Saatlerin başlarında bir şeyler var sevgili Olric...Bir tarafım "Bitti..." diyor, "Videoyu gördün, senin için artık bitti." Diğer tarafım ise "Dur...!" diyor, "Dur, daha yeni başlıyoruz..."

Korkum yüz ifademde saklansa bile hala nefesimde, vücudumda, organlarımda, ruhumda ve mimiklerimde... Her saat başı daha çok korkmaya devam ediyorum. Her saat başı gözlerim, tedirginlik içerisinde duvarımdaki saat ile Yağız'ın elinin içinde duran telefonum arasında gidip geliyor.

Hala bıraktığın yerdeyiz sevgili Olric...

İpek hala ağlıyor, Yağız adamlarına talimatlar veriyor ve ben hala neye, nasıl tepki vereceğimi bilmiyorum.

Öldüğümü düşünüyorum artık... Bedenen olmasa da ruhen... Çünkü içim cayır cayır yanarken dışımın bu kadar buz tutması çok anlamsız.

"Öldü mü?" diye soruyorum sonunda ama birinin beni duyduğundan şüpheliyim. Öyle kısık sesliyim, cevabını almaktan korkarcasına... "Ben burada yaşarken, o çoktan ölmüş mü?"

Bu haksızlık..!

Başıma gelen her şey başlı başına bana yapılan haksızlık..!

Hissettiğim birçok şeyin arasında en belirgini sanırım hayal kırıklığı... Günay'a karşı hayal kırıklığı hissedeceğimi söyleselerdi gülüp geçerdim. Gerçi, biri bana başıma gelecek şeyleri anlatsaydı eğer, sanırım Günay'ı kaçırırdım.

Tamam, Sevgi'yi çok merak ediyorum. Tamam, Sevgi için dayanmalıyım belki ama çok ağır... O kadar ağır geliyor ki, bir gün altında ezileceğim diye korkuyorum.

Tamam, şuan delirmemeliyim belki ama sanki delirmek için de tam sırası gibi hissediyorum.

Tamam, ölüm olmaz şimdi belki ama sanki intihar etmek için de tam sırası gibi hissediyorum.

"Bulduk..."

---🐞---

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

---🐞---

*Oğuz Atay, Tutunamayanlar'dan alıntı.

**Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken'den alıntı.

Yazar: LAILA

BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;

INSTAGRAM: qteang

TWITTER: qteangg

SAĞIR KULAĞA AĞLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin