22.BÖLÜM: "GEÇMİŞİN TABLOSU..." (Part1)
-Cam bir fanusa kapatılan anılarım, artık kan kusuyorlardı.
Tarih: Geçmişin İzleri.
Saat: 18: 20.
Beynimde bulunan anılar, cam bir fanusa kapatılıp sıkı sıkıya kilitlenmiş bir vaziyetteyken, Günay'ın, ona ihtiyacım olduğu zamanda elimi bırakıp kendi yoluna bensiz devam etmesiyle birlikte düşüncelerimde tetiklenmiş ve kırılan fanusun içinde sakladığım tüm anılar bir anda serbest kalmıştı.
Anılarım birer ateşti ve Günay'ın bir benzin gibi anılarım üstüne dökülmesiyle kıvılcım o an da kopmuş, beynim de yangın oluşmuştu. Bunun yanı sıra düşüncelerim ise buzdu. Anılarım ile düşüncelerimin bir araya gelmesiyle de büyük bir sis dumanı beynimin her yerini sarmış, resmen göz gözü görmüyordu; Sağlıklı bir şekilde düşünemiyor, olan olaylara bir tepki veremiyordum.
Beynim tedavisi olmayan bir hastalığın artık pençesindeydi.
Kopan tek bir rüzgâr fırtınaya dönüşerek, beni dağıtmış, yalnızca dağıtmakla kalmayıp üstüne yerden yere acımasızca vurmuştu. Nereye baksam, nereye gitsem bir şekilde bu hastalık beynimi de beraberimde götürüyordum; Kaçacak veya saklanacak yerim kalmamıştı, öyle ki karanlık bile bana daha cazip gelmeye başlamıştı.
Neredeyse bir gölgenin beni alması için yalvaracak durumdaydım.
Beyin ölümüm gerçekleşmek üzereydi, neredeyse...
"Çığlık..." diyerek seslendi bana İpek fakat onu bir kere bile bakmadığım gibi yine bakmamaya devam etmiştim. Hala İpek ile birlikte, Yağız'ın evinde girdiğim yanlışlıkla girdiğim odanın içerisindeydim. Odayı iyice dağıtmış, çıkan tüm eşyaların ardından, elimdeki bir fotoğrafla duvara sinmiş bir vaziyette saatlerdir bu odanın içerisinde, beynimde ki sisle birlikte, yorgun düşmüş bir halde, buradaydım.
Elimde, tabloda gördüğüm o yabancı kadın ile Günay'ın birbirlerine sarılıp kameraya baktıkları fotoğraflardan birisi vardı.
Burası Günay ile Nazlı'nın odasıydı; Burada, Günay'ın geçmişinin izleri vardı.
Beynim sisle dolmuş ve ben düşünme yetimi kaybetmişken, zorlasam da yutkunamamış ve bedenim yorgun düşmüş bir şekilde duvara sinmiştim; Elimdeki gibi, etrafta da bulduğum geçmişin kalıntılarıyla birlikte...
Kendimi iğnelerle dolu bir yatağa, çırılçıplak bir şekilde yüz üstü yatmışım gibi hissediyorum; İğneler her yerime çarpıyor ve bu durumdan çok rahatsızım. Çünkü iğnelerin battığı her yer kanıyor ve ben, kıpırdayamıyorum.
Odanın kapısı açıldığında kimin geldiğini bildiğimden hiç kafamı kaldırıp bakma ihtiyacı hissetmedim. Birkaç saniyelik duraklamanın ardından İpek bana doğru yaklaşarak önümde dizlerinin üstüne oturdu ve yaklaşıp omzuma dokundu.
"Burada ne arıyorsun?" diyerek sordu bana İpek. Ses tınısı ufak bir fısıltı gibiydi ve içinde şefkat barındırıyordu. Sanki kanadı kırık küçük bir kuşun irkilip korkmaması için nazik davranıyor gibiydi, işte o an ki kanadı kırık kuş bendim.
"Niyebu kadar mutlu?"
---🐞---
Yazar: LAILA
BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;
INSTAGRAM: qteang
TWITTER: qteangg
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK
RomanceHER GÜN AYNI SAATTE YENİ BÖLÜMLER PARTLAR HALİNDE GÜNCELLENİYOR! ---------------------------------------------------------- ACIDAN DOĞAN ACINASI VARLIKLAR SERİSİ -SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK: Bir annenin rahmine düşen benlik, öğrendiği gerçekler karşısında...