21.BÖLÜM: "KAYIP..." (Part4)
-Şimdi önüm mumlarla çevrilmiş bu yolda, arkamdan karanlıktan doğmuş bir gölgenin bir anda ellerini bedenime sarıp beni kendine çekmesinden korkuyordum.
Tarih: Karanlıktaki Mumlar.
Saat: 16: 44.
Ve o an anladım ki "...bir daha ki sefere..." diye bir şey bir daha olmayacaktı; Evime gelmeyecek, hayatıma adım dahi atmayacaktı.
Bir daha ki sefere umurunda bile olmayacaktım.
"Çığlık... su!" dedi bir anda Günay, mutfağa ne ara geldiğini anlamayarak sesinden irkilmiş bir şekilde ona döndüm. O ise hala altı yanan cezveyi kapatmış, neredeyse içi boşlamış olan suyun camları buharlaştırdığını fark etmişti bile. "Neredeyse yakacakmışsın... Bir sorun mu var?" diyerek bana iyice sokulmuş ve parmaklarını usulca çenemde gezdirerek, bütün dikkatini bana vermişti.
Ağlayacak gibi olduğumu fark etmiştim ama benden başka bunu fark eden olmamıştı.
"İyi misin?" diye sordu tekrar fakat gözlerine bakarsam ağlayacağımdan, sesimi çıkartırsam küçük bir hıçkırığın dudaklarımdan kaçmasından korkuyordum. Bu yüzden ifadesiz bir suratla başımı sallayıp ondan uzaklaştım ve ısınmış olan cezveyi ocaktan alıp tekrardan içerisine su koydum.
"Dalmışım. Yine yaparım. Kahve kalmamış, bu yüzden bitki çayı yapacağım. Neyli istersin?" dedim ona konuşma hakkı tanımayarak. Çünkü benden sonra neler diyeceğini çok iyi biliyordum ve demesini istemiyordum. Yanlış düşündüğümü, onu yanlış anladığımı düşünmek istiyordum.
"Önemli değil." diyerek tekrardan kendisine bakmam için zorladı Günay beni ve elimdeki cezveyi tezgahın üstüne koyup musluğu kapattı. "Ben çıkacağım zaten şimdi, işlerim var ama istersen çıkmadan sana bitki çayı yapabilirim."
Nasıl olsa buradaki görevi bitmişti.
Gözlerim hayal kırıklığı ile bir anda kapanırken, ellerimi onun üstünden çektim ve ondan kaçarak yemek masasının sandalyelerinin birinin üzerinde ki el havlusuna zaten kuru olan ellerimi tekrar sildim. Elim ayağım birbirine dolaşmış, bu kocaman mutfak öylesine küçük gelmişti ki Günay'dan kaçacak yer bulamıyordum sanki.
"Gerek yok, teşekkür ederim." dedim elimdeki havluyu bırakıp Günay'a bakmadan mutfaktan çıkarken. Günay'da peşimden dış kapıya kadar gelmişti.
Günay kapıyı açtığımda çıktı ve ayakkabılarını giydikten sonra "Görüşürüz o zaman." diyerek bana doğru eğildi ve dudaklarımı öpmek için bir hamlede bulundu fakat ben yüzümü çevirerek buna engel oldum. Bu şekilde Günay yanağımı öpmüştü. Soru işaretleri dolu bir şekilde benden uzaklaşıp bana bakarken gözlerimi kaçırdım ve ufak, kırık bir tebessümle "Görüşürüz." dedim. Öyle kısıktı ki aslında beni duyduğundan bile şüpheliydim.
Onun bana cevap vermesini beklemeden kapıyı kapatırken, sanki uzun bir süredir denizin altında nefesimi tutuyormuşum da bir anda yüzeye çıkmışım gibi derin bir nefes almış ve kalan son gücümle de sırtımı kapıya yaslayarak yere doğru kayıp kalın tüylere sahip hol halısının üstüne oturmuştum.
Bacaklarımı kendime çekip kollarımı birbirine bağlayıp çervelerken, kafamı boşluğa gömmüş ve kendime biraz olsun zaman ayırmak istemiştim.
Ettiği onca laftan sonra uçağa binecekken beni durdurmayan adamın, bir anda evime çıkıp gelip bir şey demeden beni öpmesi ve ertesi gün bana kitap okumasını zaten anlayamamıştım. Bu tabloda çoktan eksik olan bir şeyler vardı. Onu ilk gördüğümde ruhumun sanki onu uzun zamandan beri tanıdığını düşünürken, artık öylesine yabancı geliyordu ki, sanki karşımdaki yapbozun parçalarından biriydi fakat sürekli onu yanlış yerlere koyuyordum.
Günay gerçekte kimdi ve hayatımın hangi köşesine aitti bilmiyorum ama onun hayatında bir yerim olmadığını açıkça bana ifade etmişti.
Bu durumda ondan daha fazlasını bekleyemezdim.
---🐞---
Yazar: LAILA
BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;
INSTAGRAM: qteang
TWITTER: qteangg
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK
RomanceHER GÜN AYNI SAATTE YENİ BÖLÜMLER PARTLAR HALİNDE GÜNCELLENİYOR! ---------------------------------------------------------- ACIDAN DOĞAN ACINASI VARLIKLAR SERİSİ -SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK: Bir annenin rahmine düşen benlik, öğrendiği gerçekler karşısında...