23. BÖLÜM: KELİMELERİN ACI DOLU ANLAMLARI...

4 0 0
                                    

23. BÖLÜM: "KELİMELERİN ACI DOLU ANLAMLARI..."       (Part3)

-Geçmiş, geleceğe çelme takarak önüne geçmeye çalışıyordu. Geçmişe sıkışıp kalan kelimeler ise yetersizliklerinden değil anlamlarında saklıydı.

Tarih: Ölüm Günün Kutlu Olsun.

Saat: 15: 14.

Günay elindeki içki bardağını tekrar kafasına dikerken, boş bardak elinde sallandı ve kafasını geriye attı. Artık hiçbir şeye gücü kalmamış gibiydi. Gözü önünde yaşanan, yaşanmasına sebep olan hiçbir şeyin farkında değildi.

Bu beni daha çok korkutmuştu.

"Uyumak ister misin?" diyerek sakince sormaya çalışsa da Yağız, Günay'ın delicesine kararan gözlerinden nasibini almış ve sorunun cevabını bile beklememişti. "Sen neden buradasın? Çabuk çık git şu evden..." diyerek en sonunda Yağız'ın bana patlamasıyla birlikte tam ağzımı açacakken, Günay'ın sesiyle birlikte tekrardan ortalık sessizleşmişti.

"Kimse bir yere gitmiyor." Karşısında olduğum halde beni görmeyen, acı çektirdiği halde acıyı çektiğime inanmayan adam, benim de bir yere gitmemi istememesinin nedenini anlayamamıştım.

"Ben hariç," dedim ayağa kalkarken. Beni görmeyen insanların daha çok beni görmesiyle uğraşmayacak, bana bir şey anlatmayan insanların beni kafesleyip bütün suçları bana yıkmalarına daha çok izin vermeyecektim.

Ben ayağa kalkarken, yürüdüğüm karanlık yolda bir mum daha sönmüştü.

Hiç kimsenin bir şey demesine izin vermeyip kapıya doğru yürürken, Günay bir anda ayağa kalkmış ve önüme geçerek gitmeme engel olmuştu. "Çekil," diyerek yana kaydığımda, Günay ile sehpa arasında sıkışıp kalmıştım.

Bu sayede Günay daha çok üstüme gelmiş ve beni kafesine almayı başarmıştım. "Çekil," diyerek bir kere daha yana kaymış ve Günay'ın göğsüne elimi koyarak onu ittirmek istemiştim. Fakat elimin altında atan kalbi bunu yapmama engel olmuş, kalbinin üstünde duran elim ise onu ittirmek istememişti.

"Hiçbir yere gitmiyorsun," diyerek dişlerinin arasından tıslarcasına konuştu Günay. Göğsünde duran elimin üstüne elini koyarak oraya daha fazla bastırmış ve yüzünü yüzüme yaklaştırarak nefesini hissedip toprak kokusunu içime çekmeme izin vermişti. "İzin vermiyorum," demesiyle kaşlarım çatılmış ve saatlerdir gözlerinden kaçan gözlerim eş zamanla gözlerine bakmıştı.

Oraya tutulu kalmamaları için dua ediyordum.

"Senden izin isteyecek değilim," diyerek kesin bir dille konuşmaya çalıştım fakat tam tersi bir hareketle geriye doğru bir adım atmıştım. Elimi, onun göğsünden çekip Günay'dan tamamen uzaklaşacağım esnada ise Günay, sanki kafamın içinde geçen düşüncelerimi okumuş gibi elimi, göğsüne daha çok bastırarak ondan çekmeme izin vermedi ve her ne kadar geriye doğru bir adım atmış olsam bile ondan uzaklaşmaya gücüm yetmemişti. "Çekil şuradan..."

Günay ise ne benden uzaklaşmış ne de ondan uzaklaşmama izin vermişti. İlk defa ciddi manada deniyordum, ondan uzaklaşmaya çalışıyordum fakat yine de başarılı olamıyordum.

"Gitmek istiyorum," dedim fakat ne dediğimi sormayın çünkü bende ağzımdan artık ne çıktığını duymuyordum. "Bırak beni..." Kelimeler sürekli ağzımdan çıkıyor, eli ile kalbinin arasında kalan elimi sürekli ondan kurtarmaya çalışıyordum fakat o istemediği sürece ondan kaçamayacağımı, o istemediği sürece ondan uzaklaşamayacağımı anlamam, çok da uzun sürmemişti.

SAĞIR KULAĞA AĞLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin