26. BÖLÜM: KIRIK...

3 0 0
                                    

26.BÖLÜM: "KIRIK..."                           (Part1)

- Kanadı kırık bir kuş, yine de uçmaya çalışır mı?

Tarih: Bir Cam Parçası.

Saat: 07: 46.

"Yüzüm yok.

Yeni bir yüz yapacağım kendime. Rüyalarımdan, hatıralarımdan, gözyaşlarımdan, uykusuzluklarımdan, baş ağrılarımdan ve intiharlarımdan ve vazgeçişlerimden yeni bir yüz yapacağım. Tahta atlar yapacağım kendime, kurşun askerler, tel arabalar, rüzgâr gülleri, kâğıttan uçaklar, krepon kâğıtlarından ağaçlar, renk renk çiçekler yapacağım kendime. Yeni bir yüz, yeni bir çocukluk, yeni bir hikâye.

Başladığım yerdeyim: Hiçlikte. Dışarıya çıktığımda beni bekleyen dünyanın örselemelerine dayanabilecek bir kalbim var mı? Var. Herkes beni ölü sanıyor. Güneş yanığı, yaralı ayaklarımın kumda çıkardığı sesle, kulakları sağır eden, kirli sarı çöl sessizliğini bozarak geri dönüyorum.

Kırk kuyudan eli boş döndüm ve kırk gecenin sabahından. Kırk yaşında bir zeytin ağacıyım ben; Kısır, kırgın, kuru, koçak, köksüz... Dallarımı kestiler benim, dallarımı, kollarımı, ellerimi..." *

"Hazırsan çıkalım mı?" diye sormasıyla birlikte Gediz'e döndüm; Üstüne uzun kollu, örme bir boğazlı kazak ve altına da pantolon giymişti. Ben yavaş bir şekilde kafamı olumlu sallayınca, önden dış kapıya doğru ilerledi ve ayakkabılıktan botlarını çıkartıp giymeye başladı. Bende onu takip edip dış kapıya doğru ilerledim.

Dünden beridir yalnızca birkaç saatlik uykuyla durduğum için buraya gelirken yanıma bir şey alıp almadığımı hatırlamıyordum. Bu yüzden dağ havasının ayazı yüzüme vurup dururken, kapıyı arkamdan çekmeden önce montumun ceplerini yokladım ve cep telefonum ile biraz nakit paramın bulunduğunu gördüm. Kapıyı sertçe arkamdan çektikten sonra adımlarımı büyük atmaya özen gösterip Gediz'in arabasının ön koltuğuna oturdum ve kemerimi bağladım; Gediz arabayı sürmeye başlar başlamaz sessizce yolculuğumuz da başlamış ve dağ evini yavaşça arkamıza bırakmaya başlamıştık. Bir süre sonra ise artık oturduğum koltukta bulunan dikiz aynasından da dağ evini göremediğimi anladığımda kendimi sıkmayı bıraktım ve o andan beridir içimde tuttuğum nefesi bir solukta geri verdim. Gediz'in bana attığı bakışları anlayıp karşılık vermediğimde ise sadece kendimle ilgilenir bir vaziyetteydim. Caddeye çıktığımız zaman ise arabadaki sessizliği bozmak istercesine ilk adımı Gediz atmış ve eski radyoyu açarak birkaç tuşuna dokunmuştu; Birkaç cızırtı ve her başka tuşta değişen seslerle birlikte sonunda bir karara bağlamış olacak ki bir plak şarkısında durmuştu. Bu şarkı, yılbaşı gecesinde hep birlikte eğlendiğimiz zaman ki çalan şarkıydı. Tanıdık ses ve tanıdık bir anı zihnimde belirdiğinde ise elimi nereye koyacağımı şaşırmıştım. Sanatçının sesi kısık olsa bile zihnim de bağırarak bu şarkıyı söyleyen biri var gibiydi. Ne ara bu şarkı böylesine ezberimde kalmıştı bilemiyordum ama öyle bir gecenin ardında ki sabahında bu şarkıya eşlik etmek, beni oldukça şaşırtmıştı.

"Nereye gidiyoruz?" dediğinde ise esiri kaldığım düşüncelerimden ayrılıp Gediz'e döndüm; Günay ve diğerleriyle olan konuşmalarımızı duymuş ve bir hışım onları arkamda bırakarak çıktığım odadan önüme geçerek beni durdurmuştu. O birkaç saati şöminenin başında yarı uyuklar bir vaziyette geçirmiş ve sabahın en erken saatinde de beni buradan götürmesini rica etmiştim fakat bunların hiçbiri düşünülerek yapılan konuşmalar değildi. O şehire dönmek veya evime gitmek istemiyordum ama aklıma da bunlardan başka bir seçenek gelmiyordu.

SAĞIR KULAĞA AĞLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin