8.BÖLÜM: "BULUNMAK..." (Part6)
-Ne demiş canım Oğuzcum Atay; 'Bir yerden sevmeye devam edebilir miydim? Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi. Ya hiç sevmemişsem bugüne kadar? Bir kitaba yeniden başlamak gibi, sevmeye yeniden başlamak pek kolay sayılmazdı herhalde." *
Tarih: Sevmeler ve sevilmeler.
Saat: 02:23 (Gece Yarısı)
"Sadece, çok güzelsin," dedi hiç beklemeden. Şaşırarak öylece kalakaldım karşısında. Ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilemez bir halde ona baktım. Her bir tepkimi bana göstere göstere izledi ve komik bulmuş olacak ki çenesindeki uzamış sakalıyla oynayıp güldü. "Ne?" dedi beni taklit ederek.
"Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordum ona. Zor bir hayatım olduğu gibi, zor bir insandım da. Çünkü benimle olmak, ailemle de olmak demekti ve olay aileye girince ister istemez uzaklaşıyordum insanlardan fakat Günay öyle bir zamanda hayatıma girmişti ki ne ona 'git' ne de 'kal' dememe fırsat vermemişti bana.
Bu yüzden istemsizce zamanla onun ve Sevgi'nin varlığına alıştırmıştım kendimi. Gitmesini istediğimden emin olmasam da ailemi öğrendikten sonra kendi isteğiyle yanımda kalmak isteyeceğinden emin değildim.
"Ne yaptığımı görmüyor musun?" diye sordu Günay. Aklımdan geçenlerden habersizce. "Seni etkilemeye çalışıyorum tabi ki." Günay'a alışsam da bu açık konuşmalarına hala daha alışamamıştım. Böyle şeyleri nasıl kolayca, bir anda söyleyiveriyordu hiçbir fikrim yoktu.
"Çayınız geldi..." demesiyle ustanın, ortam dağıldı ve ben gerilen karnımla hızlı hızlı atan kalbime elimi koyup sakinleşmeye çalıştım. Günay ise zoraki bir gülümseme ile önümüze çayımızı koyan Bekir ustaya baktı.
"Valla aşk olsun sana ustam." Bekir usta olayı anlamaya çalışır gibi Günay'a baktı.
"Ne oldu, evladım?" Günay şakayla karışık bir şekilde kaşlarını çatarak ustaya döndü.
"Biz sana gelin adayı bulmaya çalışalım, sen bizim kendimize bulmamıza izin verme. Olacak iş mi bu?" Bekir usta anlam veremeyerek Günay'a baksa da bana döndüğünde kıpkırmızı olmuş yanaklarımı görünce huysuzca Günay'a baktı. "Gençlerin yolunu aç ki biz de önümüze bakalım ama değil mi ustam?" Bekir usta, Günay'ın kafasına vurup sinirle söylene söylene gitse de Günay, ustanın arkasından bakıp onun haline sadece gülmekle yetindi ve tekrar bana döndü.
"Çabucak iç istersen," dedi. Ona sorarcasına baktığımda ise omuz silkerek ellerime baktı. "Üşüyorsun. Daha fazla üşütme de, arabaya geçelim." Gözlerim onun baktığı yere, montumun kollarına sıkıştırmaya çalıştığım fakat soğuktan kızaran ellerime döndü. Ne ara bunu fark ettiğini anlamasam da haklı olduğunun farkına varıp kafamı olumlu anlamda salladım ve çay bardağımı, iki avcumun içerisine alıp yudumlayarak içtim.
"Bu arada hastanedeki olaylardan dolayı da özür dilerim. O anda Sevgi'nin orada olduğunu göremedim."
Hastalıklı bir kız.
Sevgi Sarp değil.
Unuttum zannediyordum. Geçen bu vakitte bana söylenen sözleri hazmettiğimi düşünüyordum. "Ben normalde böyle birisi değilim. Biliyorum biraz klişe olacak ama öyle, cidden. Hayatım çok zordu, hayatım zor olduğu gibi fertlerde beni zorluyordu, gerçi hala zorluyorlar..." dedim sıkıntılı bir nefes çekip. "Yine de senin ve Sevgi'nin karşısında olsun istemezdim. Kontrolümü kaybettim sanırım o an." Sözlerimi ona bakarak değil, denize bakarak söylemiştim.
Gözlerinde ve sözlerinde, duymaktan korktuğum şeyler vardı ve buna rağmen ona bakarak anlatacak cesarette değildim.
"Özür dilemene gerek yok. Hem bence doğru olan şeyi yaptın," dedi. Beklemediğim cümleler karşısında kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Nasıl yani?"
Omuz silkti Günay. "Normalde, uzaktan çok soğuk ve sert biri gibi duruyorsun. Ama sana yakınlaştıkça etrafa bir sıcaklık yayılıyor fakat seninle konuşmak hala zor oluyor. Gözlerin..." dedi gözlerimin içine bakarak. Masadan bana doğru gelmişti. "Korkak bir şekilde titriyorlar. Düşsen veya ağzımdan yanlışlıkla bir şey çıksa, kırılıp toz olacak ve uçup gidecekmişsin gibi geliyor. Dudakların..." diyerek dudaklarıma baktı bu sefer. "Onlara gülümsemek ne kadar çok yakışsa da her zaman eğik duruyorlar. Sanki her an üzülüp ağlamaya elverişliler gibi..." dedikten sonra geri çekildi. "Öyle işte. Dışarıdan ne kadar soğuk ve sertsen, içeriden o kadar sıcak ve kırılgansın ama o zaman, o sözlerinden sonra rahatlamış gibiydin. Bakışlarında her zamanki o korkan, gizlenen bir ifade yoktu mesela. Gözlerin cesurdu, sözlerin keskindi. Sanki kendi ağırlığın kadar yükü bunca zamandır sırtında taşıyormuşsun da bir anda hepsini atmış gibi rahatlamıştın. Ben, buna sevindim..." dedi. "O yüzden özür dilemekten çok teşekkür et bence, kendine."
Ne kadar da güzel özetlemişti beni. Ne güzel anlatmıştı bana kendimi. Ben kitaplardan, şiirlerden, şarkılardan kendimi bulmaya çalışırken ve hatta anlaşılmamaktan yakınırken o, beni bulmuş, çözmüş, yetmemiş bir de önüme koymuştu.
"Teşekkür ederim."
---🐞---
*Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken alıntı.
Yazar: LAİLA
BENİ TAKİP EDEBİLMEK İÇİN;
INSTAGRAM: THE_LAILA
TWITTER: THE_LAILA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK
RomanceHER GÜN AYNI SAATTE YENİ BÖLÜMLER PARTLAR HALİNDE GÜNCELLENİYOR! ---------------------------------------------------------- ACIDAN DOĞAN ACINASI VARLIKLAR SERİSİ -SAĞIR KULAĞA AĞLAMAK: Bir annenin rahmine düşen benlik, öğrendiği gerçekler karşısında...