4.1

438 35 16
                                    

24 Şubat

Japonya –tatil günü-

Kaey, Melodi'nin dışarı çıktığını öğrendiğinde Jess'in odasından genç kızın odasının kartını aldı. Bir dakika! Belki de çaldı demeliyim. Dikkat çekmemek için olabildiğince normal yürüyerek hızla çarpan kalbini umursamayıp kartı kapının üzerindeki ekrana göstererek odaya girdi. Oda Melodi'nin her zaman kullandığı vanilyalı parfüm aksine baharatlı cips kokuyordu. Mark daha önce Melodi'nin tek başına cips yediğini görmediğinden şaşkınlıkla etrafa bakındı. Çift kişilik yatağının üstünde bir sürü cips ve çikolata paketi görmeyi asla beklemiyordu. Ayakları onu izinsiz bir şekilde banyoya götürdü. Banyoda da beklemediği bir görüntü vardı. Her yerde tuvalet kâğıdı vardı. Her yerde! Neden olduğunu anlamadı. Klozetin içine göz ucuyla baktığında yüzünü buruşturdu. Melodi yediği her şeyi kusmuş gibi görünüyordu. Bunu fark etmesiyle buruşturduğu suratı daha da asıldı. Biraz önceki hareketlerinin aksine hızlı ve fevri bir şekilde etraftaki paketlerin hepsini çöp kovasına sıkıştırdı. Aynı sinirle banyoyu da toparladı. Banyodan çıkmak için attığı adımla ezdiği küçük deftere dikti gözlerini. Onun Melodi'nin sürekli yanında taşıdığı defterlerden olduğu biliyordu. Bakmaması gerektiğini de biliyordu ama durduramadı kendini. Eğilip aldı defteri yerden.

"Kaey, okumamalısın" diyerek kendini uyarırken çoktan defteri açmış yatağa oturmuştu.

Bazı sayfalarda çizimler bazılarında yazılar vardı. En son yazılan sayfayı açtı okumak için. Fakat Mel o kadar çirkin yazmıştı ki okuyamadı. Grupta en güzel el yazısının Melodi'nin olduğunu bildiğinden bu sayfaya yazarken sinirli olduğunu düşündü. Sinirliydi ve aklındakileri uzaklaştırmak için bir şeyler karalamış olabilirdi.

Diğer sayfaya baktı. "Merhaba, adım Anne. Ve seni kurtarmak için buradayım. Beni araman akıllıca. Beraber çalışacağız ve ayak izi bırakmayacağız. En sonunda da kanatlarımız olacak.

Seni kucaklamak istiyorum. Kontrol etmene yardım edeceğim. Cehennem gibi inciteceğim. Senin tatlı ruhunu yutacağım.*"

Anne kimdi?

Rastgele bir sayfa açtı. Yazılar bazı yerlerde düzgün bazılarında ise karışıktı. Sayfalar buruşuktu. Ağlamış mıydı bunu yazarken? Hayır dedi kendi kendine. Belki de su dökülmüştür. Evet! Evet yanlışlıkla su dökmüştür. Biraz öncekinin aksine İngilizce yazılmıştı bu sefer.

"Dün gece uyurken bir şeyler gördüm. Bir şeyler diyorum çünkü rüya mıydı, kâbus muydu bilmiyorum. Sadece klasik bir kız vardı. Her zaman gülümsüyordu. Kısa bir süre içinde neşeli ve mutluydu. Sonra o büyüdü. Hayatın düşündüğü gibi olmadığını fark etti. Uykumda birinin ona önceden bunu söylemiş olmasını dilediğimi hatırlıyorum. Kendisinde sürekli iyi olduğunu fısıldıyordu. Ama yalan söylediğini biliyordu. Ona söylemek istedim. "Kendine beyaz yalanlar söyleme. Aynaya baktığında donuk gözlerini göreceksin. İyi değilsin sen." Neredeyse her gece ağlamasını durdurmaya çalıştığını söyledi bana. İyi hissetmek için hiç şansım yok."

Yazılar karıştı. Kaey okumakta zorlanmaya başladı. "Sonra yaz mevsimi geldi. Hep uzun kollu giyiyordu. Neden diye sormadım. Çünkü biliyordum. Bileklerindeki hayali kesiklerin kanadığını görmek istemiyordu. Hiçbir şey düzelmedi. Çok kızgındı. Hep kızgındı. Yapmak zorunda olduğunu biliyordu. Sandalyesinin üzerine bindi. İpi ellerine aldı. Ona durmasını söyledim. Dur dedim. Durdu. Ben söylediğim için durduğunu düşündüm ama hayır. Annesine mektup yazmak için indi sandalyesinden. Yazdıklarını görmek için arkasına geçtim. İlk paragrafı sesli bir şekilde okudum. "Üzgünüm anne ama burası benim yerim değil. Düzeltmek ve uygun olmak için çok denedim. Burada benim içi hiçbir şey yok, sadece alan israfıyım ben. Bu berbat yerde kalmak için hiçbir sebebim yok." Bana döndü. Yüzünü gördüğümde uyanmak istedim. Uyanamadım. Bağırdı bana."**

MELODYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin