1.8-2

579 40 2
                                    

Kenarda duran pointlerimi elime aldım. Rahatça giyebilmek için yere oturdum. Giydikten sonra kurdelelerini sıkıca ayak bileklerime doladım. Beynimdekileri susturmam için bir şeylerle uğraşmalıydım. Bir süredir baleye vakit ayıramıyordum. Ayağa kalktığımda ısınma hareketlerini yaptım. Telefonumdan Madam'ın kayıtlarından birini açıp yere bıraktım. Yavaşça parmak ucumda durup sağa doğru gittim sonra sola doğru. Gözlerimi kapattım.

"Başlayın."

Komutu duyunca herkes yanındakinin elini tuttu. Piyano sesiyle beraber öğrendiklerimizi yapmaya başladık. Piyano sesi kesilince ellerimizi bıraktık.

"İçinizden birisi yanlış yaptı."

Yanımda ki benden iki yaş küçük kızı durdurup elimi kaldırdım. Madam'ın gözlerinin içine baktım. "Ben yanlış yaptım." Bana meydan okurcasına baktı. Yanlış yapanın ben olmadığıbiliyordu.

"Öyle mi? Kenara geç."

Kenara geçip sağ topuğumla sol ayak parmaklarımın üzerine 10 kere bastırdım. Diğer ayağıma da aynısını yaptıktan sonra koşarak yerime geçtim. Yanımdaki yaşı benden küçük olan kıza gülümseyip elini tuttum. "Merak etme canım çok yanmadı." Eğer onun gitmesine engel olmasaydım 4.kez ceza aldığı için canı çok yanacaktı. Canının daha fazla yanmasına gönlüm el vermezdi.

Şarkının kesilmesiyle gözlerimi açtım. Duyduğum alkış sesiyle olduğum yerde hafifçe sıçradım. Aynadan kimin geldiğine baktım. "Beni korkuttun."

"Üzgünüm. Ayaklarının acıdığını düşündüğüm için durdurmak istedim."

Yere oturup bacaklarımı ileri doğru uzattım. "Ne zaman geldiniz?"

Bilgisayarın altındaki çekmecelerin birinde bir şeyler aramayı kesip bana döndü. "Ne kadar oldu?" diye kendine sordu. Saatine baktı. "42 dakika olmuş. Şirkete gelir gelmez senin yanına geldim. Sana seslendim ama duymadın bende oturup seni izledim." Çekmeceyi kapatıp ayaklarımın hemen yanına oturdu. "Canını neye sıktın Mel?"

Kaey'in aksine biz onun neler hissettiğini anlamakta güçlük çekerdik. Ama o bizi bir bakışta çözerdi. "Başkan, biraz söylendi." Yalan söylediğimi anlamaması için gözlerine baktım. Elbette Başkan'ın saçma cezası canımı sıkmıştı fakat asıl canımı sıkan konu o değildi.

"Çok kafana takma ya. Başkan, birkaç güne düzelir." Sıkıca bağladığım kurdeleleri söküp pointleri ayağımdan çıkardı. "Kendini yine çok zorlamışsın." Çekmeceden aldığı yara bantlarını dikkatli bir şekilde kanayan parmaklarıma yapıştırdıktan sonra odanın bir köşesine attığım çoraplarımı alıp giydirdi. "Yanakların kızarmaya başladı. Sanırım ateşin çıkıyor." Büyük avcunu alnıma yasladı. "Evet, ateşin çıkıyor." Kalkıp camı açtı.

Bende gidip dört kişilik siyah koltuğa oturdum. "Jess, nerede?"

"Başkan'ın yanında. Jess, odaya girer girmez tartışmaya başladılar."

"Benim yüzümden."

"Sadece senin değil bende bir şeyler yaptım."

"Ne yaptın?"

"Jess'in bizimle çalışmaya başladığı gün bana bir teklif gelmişti. Biliyorsun ki turdaydık. Sürekli törenlere ve programlara katılıyorduk. Kısacası yoğun bir süreç geçirdiğimiz için üzerinde pek durmadım ve Jess'ten teklifi bekletmesini istedim. Anneler konserimize gelmeden iki hafta önce yapımcılar benimle telefonda görüşmek istediklerini söylemişler. Bende aklımda kalmasın diye görüştüm. Görüşmeden sonra bana gönderdikleri senaryoyu okudum. Senaryo hoşuma gittiği için onlarla yüz yüze görüşmek istediğimi söyleyince onayladılar. Tayland'a bu yüzden gittik. Uzun bir toplantının sonunda sözleşmeyi imzaladım."

"Başkan'dan izin almadan?"

"Hayır, Başkan'ın her şeyden haberi vardı. Kararı bana bırakmıştı ama kabul etmemi de istemiyordu. Ben kabul edince de nedenini anlamadığım bir şekilde çok sinirlendi. Melodi, sana yemin ederim ki ilk başta söyleyecektim ama..."

Kafamı yere doğru eğdim. "Ama söylemedin. Dizi çekimi ne kadar sürecek?"

"Çekim 40 gün sürecek. Daha önce oynadığım iki dizide yan rollerdeydim. Şimdi başrol olduğum için kısa bir eğitim almak istedim. Bu yüzden çekimden önce 5 günlük kısa bir eğitim alacağım."

"Albüm hazırlıklarında olmayacaksın. Bu da demek oluyor ki otele döndüğünde birkaç şarkı çıkartman için çalışman gerekecek, dans pratiklerinde olmayacağın için sana gönderdiğimiz videolardan izleyip çalışmalısın, bizim programlarımız için sürekli Güney Kore'ye gelmen gerekecek. Kaey, yorulacaksın. Senin bu kadar çok çalışmanı istemiyorum. Bu kadar yorulmana değecek mi?"

"Sana söz veriyorum elimden gelenin en iyisini yapacağım. Ama beni yalnız bırakmayacaksın değil mi?"

İşaret parmağımla alnını ittirdim. "Aptal, ben her zaman sizin yanınızdayım. Buradaki işlerini elimden geldiğince ben yapacağım. Programımızı da olabildiğince boşaltmaya çalışırım." Anlaşılan Kaey, gelene kadar şirketteki herkese yalvarmam gerekecekti.

Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. "Beni döveceğini düşünmüştüm."

Kaşlarımı çatıp ona baktım. "Size çok mu kızıyorum? Ben kötü bir lider miyim?"

"Sanırım biz seni çok kızdırıyoruz."

Kafamı aşağı yukarı salladım.

Gülüp saçlarımı karıştırdı. "Teşekkür ederim Melodi." Çalan telefonunu cebinden çıkartıp açtı. "Efendim? Biraz ateşi var. Tamam geliyoruz." Telefonu geri cebine koyup ayağa kalktı. "Haneul, sana çorba yapmış. Bizi çağırıyor."

"Tamam. Sen Mark'la Jess'i bul. Bende eşyalarımı toplayayım."

Kapıyı açmadan önce bana döndü. "Şirketin önünde buluşuruz."

679-8219

679-8219

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
MELODYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin