2.4

530 43 1
                                    

İki gün önce çektiği vlogun yayınlandığını öğrenir öğrenmez stüdyosuna gelmiş bilgisayardan Youtube'u açıp yorumlara göz atmıştı. Şimdi ise Netizenlerin  yazdıklarını okuyordu.

(+350, -50) Şirketin en çok sevilen üyenin vloglarını paylaşması gerekmiyor mu?
(+544, -30) O harika birisi, ama vokalini geliştirmesi gerekiyor.
(+146, -76) Bu kızın sesine nasıl iğrenç diyebiliyorsunuz? Melek gibi sesi var.
(+1.446, -32) Tatlım, bir daha makyaj yapmadan kameranın karşısına çıkmamalısın.
(+997, -27) Bu kadar kiloluyken bütün video boyunca bir şeyler yemesi ㅋㅋㅋ

Sayfada ki yorumların hepsini okuduktan sonra tekrar yeniledi sayfayı sonra tekrar. Bilgisayarının yanında ki cips paketini masasının altında ki minik çöp kovasına attıktan sonra üst katta ki kadınlar tuvaletine koştu. Boş kabinlerden birine girip kapısını kilitledikten sonra titreyen ellerine baktı. "Yap" dedi kafasında ki seslerden biri. "Yorumları okudun Mel. Seni çirkinleştiren kiloları vermek için bunu yapmalısın." İşaret parmağıyla küçük diline ufacık dokundu. Bulanan midesi bu anı bekliyormuş gibi içinde ki her şeyi dışarı gönderdi. Klozete doğru biraz daha eğilip öğürmeye devam etti. Midesinde hiçbir şey kalmadığından emin olduktan sonra doğruldu. Hemen ağır bir diyete başlamalıydı. Kabinden çıktıktan sonra gözü aynada ki yansımasına takıldı. Yüzüne aptal bir gülümseme yerleştirdi. Yansımasına doğru fısıldadı "En başa geri döndün Mel. En başa..." Sessizce ağlayarak stüdyosuna geri döndü.

Kısa bir süre sonra stüdyosuna güler yüzüyle Tae girdi. Kızın solgun suratını görünce gülümsemesi soldu. "Tanrım, bu halin ne?"

"Endişelenmene gerek yok, iyiyim sadece gece çok az uyudum."

"Mel, bembeyazsın ve titriyorsun. İyi olduğuna emin misin?"

Abisine zorlukla gülümsedi. "İyiyim. Sanırım tansiyonum düştü. Birazdan geçer. Hem sen niye gelmiştin?"

"Stüdyona gelemem mi? Oppana hesap mı soruyorsun sen?"

Yalandan hafifçe kıkırdadı. "Sen kimsenin stüdyosuna öylesine gelmezsin."

Oturduğu yerden karşısında oturan Mel'in saçlarına uzanıp karıştırdı. "Doğru. Dün Namjoon hyungun eski notlarına bakıyordum ve bir tane kağıt dikkatimi çekti. Sözler hoşuma gidince hyunga neden bestelemediğini sordum. O da şarkı sözlerinin sana ait olduğunu ama tamamlayamadığın için ona verdiğini söyledi. Sözler bütün gece aklımdan çıkmadı. Seninle düet yapacağımı söylediğimi hatırlıyorsun değil mi?"

Melodi kafasını salladı.

"Tahminen iki ay kadar buralardayız."

"Şarkıyı bestelememi mi istiyorsun?"

"Evet. Albüm üzerinde çalıştığını biliyorum bu yüzden elimden geldiğince sana yardım etmeye çalışacağım."

"Teşekkür ederim Taehyung Sunbae." Sunbae dememle suratını buruşturdu. "Hangi çalışmadan bahsettiğini anlayamadım şarkı sözleri yanında mı?"

Dar pantolonunun arka cebinden çıkarttığı buruşuk kağıdı uzattı. Melodi kağıdı açarken konuştu. "Sanırım sevdiğim bir çalışma değilmiş, kağıdı mahvetmişim." Taehyung, dediğine gülerken Melodi kağıdı inceliyordu. İlk dizeyi okuduğunda geri uzattı genç adama. "Bu şarkı olmaz."

"Ne? Neden? Harika yazmışsın."

"Hayır, olmaz." Ayağa kalkıp posterlerle kaplı duvarın önüne gitti.

"Neden böyle davrandığını anlayamıyorum."

Yere çöktü. İçinden bir ses anlatması gerektiğini söyledi. "Stajyerken Amerika'ya eğitim almaya gittiğim dönemde Mark ve ben para kazanmak için part-time işlerde çalışırdık. Çalıştığım dondurmacının karşısında ilkokul vardı. Çocuklar okuldan çıkar dondurma almaya gelirdi. Bu yüzden hemen hemen hepsinin simalarını tanıyor bazılarının da adlarını biliyordum. Ama bir çocuk farklıydı. Henry, bütün çocuklar çıktıktan sonra gelir her zaman bir top kurabiye parçacıklı dondurma alır bana gülümser ve giderdi. Bir süre sonra her gün farklı bir yerinde morlukla gelmeye başladı. Bir gün gözü şiş bir şekilde geldi dükkana. Ne olduğunu sordum. Onu döven çocuğu bulup döveceğimi söylediğimde gülümsedi."

MELODYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin