25 Haziran
Parmak uçları Henry'nin tişörtüne daha sıkı kenetlenirken "O benim ablamdı Henry. Bana bunu nasıl yapar?" dedi.
Henry, ne yapacağını bilemez bir şekilde Melodi'ye bakarken ona sıkıca sarıldı. "Geçecek Mel." cümlesini defalarca tekrarlarken ellerini genç kızın saçlarında gezdirerek onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Bir yandan kendisi de sakinleşmeye çalışıyordu çünkü her şey saniyeler içinde olmuştu. Uyumadan önce komodinin üzerinde unuttuğu Melodi'nin telefonunu, genç kızın bulup sosyal medya sayesinde olayları öğrenmesi ve bağırmasıyla uyanmıştı. Telaşla uyanırken gördüğü ilk şey Melodi'nin saçlarına kenetlenmiş parmaklarıydı. Yataktan çıkıp Melodi'ye doğru atılarak genç kızın, kendisine zarar vermesini engellemeye çalışmıştı. Ne kadar olduğunu bilmediği bir süre zarfında ise bütün bildiklerini Melodi'ye anlatmıştı. Dudakları arasından çıkan her cümleyle birlikte Melodi'nin daha da yıprandığına şahit olmak onu çok üzmüştü.
Göğsüne saklanan kızın, saçlarından ellerini çekip onu kendinden birazcık uzaklaştırmaya çalıştı. "Mel, yüzünü görmek istiyorum. Bana izin verir misin?"
Melodi, küçük çocuklar gibi başını iki yana salladı.
Henry, odada ki gergin havayı dağıtmak için kendini kıkırdamaya zorladı. "Sen benim ablam değil miydin Mel? Bu ne çocuk gibi davranıyorsun? Bebek gibi dudaklarını da büzüyor musun? Bir bakayım ben." Kendinden hafifçe uzaklaşan Melodi'yle birlikte küçücük gülümseme yerleşti dudaklarına. Çünkü ikinci denemesi başarılı olmuştu. Genç kızın yüzüne bakıp minik bir hasar kontrol yaptığında küçücük gülümsemesi solmuştu hızla. Luke yüzünden yaralanan dudağı daha kötü hale gelmişti. Kendi ellerinden daha küçük ellere sahip olan genç kızın elini tuttu ve onu yavaşça odasında ki banyoya soktu. Onun aynaya bakmasına engel olduktan sonra dudağının kenarından akan kanı ılık suyla temizledi ve tekrar elini tutarak onu mutfağa götürdü. Buzdolabının üzerinde duran ilk yardım çantasının içinden aldığı gazlı bezi sakince Melodi'nin dudaklarına bastırdı. "Birazdan da buz koyarız. Sanki hiçbir şey olmamış gibi olur."
"Çok mu kötü gözüküyor?"
Biraz önce Melodi'ye bir daha yalan söylemeyeceğini ve bir şey saklamayacağına dair söz verdiğinden duraksadı. Melodi'nin gözlerinin kenarında bekleyen yaşları gördüğü için de sadece usulca başını aşağı yukarı sallayabildi. Tam bu sırada bahçeye açılan mutfak kapısından içeri şirketin gönderdiği çalışanlar girdi.
Daha yeni sakinleşen genç kızın kalbi adrenalinle birlikte tekrar hızlı atmaya başladı. Oturduğu sandalyeden hiddetle kalkarken geldiğinden beri kendisine tuhaf davranan adama doğru atıldı. Henry, önüne geçerken o bağırmaya devam etti. "Ne hakla buraya geliyorsun sen?"
Egoist bir kişiliğe sahip olduğunu oldukça belli eden çalışan, kocaman gülümsedi. "Sizi gözetlememizin sebebini bulabildiniz mi Melodi-ssi?"
"Dün beni içinde boğulmak üzere olduğum pislikten kurtarmaya geldiğinizi söylemiştiniz. Ancak bugün öğrendim ki beni kurtarmak yerine üzerime daha çok pislik atmışsınız. Bir de size teşekkür etmemi söylüyordunuz değil mi?" Adamın ten renginin değişmesiyle kaşlarını kaldırdı. "Ne oldu? Beni gözetlemenizin sebebini bulamayacağımı mı sanıyordunuz? Biliyor musunuz? Size gerçekten teşekkür etmeliyim. Şirkete gittiğimde yapacağım ilk iş aramızdaki pis köstebekleri temizlemek olacak. Sizin sayenizde bu kararı aldım tabii ki. Ama bir şey daha söylemeliyim. Sizin de bana borçlu olduğunuz bir teşekkür var. Çünkü sizi işten kovmadan önce burada bırakmak yerine Güney Kore'ye göndereceğim."
"Ama Melodi-ssi..."
"Aa, bir şey daha var! Melek miymişim şeytan mıymışım? Ona da bir zahmet siz karar verin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELODY
Teen FictionGenç kızın bayılmasıyla hayranlar daha çok ağladı. Bu akşam Melodi'nin çocukluğunda yalnız olduğunu öğrenmişlerdi. Melodi'nin herkese söz verdiği gibi hayranlarda sessizce ona söz verdi. "Onu yalnız bırakmayacaklardı." Ama zamanla hepsi verdiği sözl...