3 Temmuz
Saat: 01.40
Kaey, kollarını sıkıca miniğine sardı. "Haftaya annemlerin yanına gideceğim ama gelmemi istediğini söylediğin an uçağa atlayıp yanına gelirim." Melodi, omzuna koyduğu başını salladığında sağ eliyle, kız kardeşinin soluk renkli saçları sevdi. "Her ne kadar sevgimizi göstermeyi bilmeyen insanlar olsak da seni çok sevdiğimizi biliyorsun değil mi Mel?"Genç kız, kollarını abisinin beline daha sıkı sardı. "Biliyorum abi."
Türkçe kelimeyi duymasıyla kalbinin ısındığını hissetti Kaey. Melodi'yi kendinden hafifçe uzaklaştırıp yanaklarına sevgiyle dolu öpücükler kondurdu. Miniği, küçük çocukların annelerinin öpücüklerini kabul ettiği zamanlarda ki gibi utangaçça gülümsediğinde kendini tutamayıp güldü. Büyük elleriyle, genç kızın yanaklarını tuttuğunda öne çıkan dudaklar onu daha da gülümsetirken Melodi'nin dolu gözlerine baktı. "Başaracağız Mel. Her şeyi atlatacağız."
Melodi, abisinin elleri hâlâ yanaklarındayken başını salladı. "Atlarız değil mi?"
Kaey, "Atlatırız." diyeceği sırada Mark'ın kendisini itmesiyle konuşmak için araladığı dudaklarını şaşkınlıkla kapattı.
"İzin verirsen ben de kardeşimle vedalaşacağım. Sadece oppa olan sen değilsin."
Kaey, Mark'ın bu tepkisine sadece gülümsedi ve kenara çekildi.
Mark, kollarını Melodi'nin koltukaltlarından geçirerek hafif bedenin havalanmasını sağladı. Genç kız, telaşla küçük abisinin omuzlarına tutunurken söylenmeyi de unutmamıştı. Telaşı geçtikten sonra ayakları havada olmasına rağmen rahatlıkla Mark'ın boynuna sarıldı.
"Henry, çekilmeyecek gibi olduğunda beni arayabilirsin. Memnuniyetle çocuğu azarlarım."
"Çekilmeyen insanlar sizlersiniz yalnız."
Mark'ın Henry'e cevap vermek için kendisini bırakmasını fırsat bilerek birbirlerine bakan ikilinin arasına geçti. Kollarını, arkasına aldığı Henry'e sararken yalancı bir kızgınlıkla Mark'a baktı. "Benim çocuğum, beni rahatsız etmez Mark. Ayrıca doğru söylüyor; "Çekilmeyen insanlar sizlersiniz."
Mark, basit bir oyunculukla ellerini yüzüne kapattı. "Çok korktum sizden. Nasıl titrediğimi görüyor musunuz?"
"Mel, beni senden daha çok sevdiğini itiraf ettiği zamanda böyle rol yaparsın."
Mark, şokla gözlerini büyüterek Melodi'ye baktı. "Onu, benden daha çok mu seviyorsun Mel?"
Genç kız, pes etmiş bakışlarını arkasında ki çocuğa çevirdi. "Henry, kaşınıyorsun ama!" Çocuğun omzunu silkmesiyle sesli bir şekilde ofladı ve ikisinin arasından çıktı. "Kendi aranızda halledin."
Mark'ın ileriye doğru atılmasıyla Henry, bağırsa da Melodi, seslerine çok fazla kulak asmamayı ve Jess'in yanına gitmeyi tercih etti. "Türkiye'den döndüğüm zaman bavulumu sen boşaltmıştın. New York'a giderken de bavulumu sen yerleştirmiştin. Döndüğüm zaman bavulumla kimin ilgileneceğini çok merak etmiştim."
Jess, kocaman bir gülüşle saçlarını omzunun gerisine attı. "Resmen senin sayende bavul perisi olmuşum miniğim." Genç kızın, kendisine gülümsemesiyle gözleri doldu. Yaşların, gözlerinden akmaması için işaret parmağının tersini gözaltı torbalarına yerleştirdi ve birkaç saniye öyle bekledi. "Yine gidiyorsun Mel ve ben yine gitmene engel olamıyorum."
Melodi, Jess'in yanaklarına akan gözyaşlarını avcuna kadar çektiği kapüşonlunun koluyla sildi. "Jess, sana nasıl teşekkür edeceğimi gerçekten bilemiyorum."
Jess, başını hızla iki yana salladı. "Teşekkür etmen gerekmiyor ki Mel. Asıl bizim, körlüğümüz yüzünden özür dilememiz gerekiyor."
"Jess..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELODY
Teen FictionGenç kızın bayılmasıyla hayranlar daha çok ağladı. Bu akşam Melodi'nin çocukluğunda yalnız olduğunu öğrenmişlerdi. Melodi'nin herkese söz verdiği gibi hayranlarda sessizce ona söz verdi. "Onu yalnız bırakmayacaklardı." Ama zamanla hepsi verdiği sözl...