Kayıt odasına hızlıca girip yerde oturup ağlayan koca bebeğimin yanına oturdum. "Mark, yapamayacaksan başka bir şeyler düşünürüz. Kendini zorlama lütfen."
"Mel?"
"Efendim?" Kafasını omzuma koyunca yavaş yavaş saçlarını okşadım.
"Ölüyorum."
Çok zorlandığımızda kimseye belli etmemek için birbirimize söylediğimiz bir kelimeydi. Tek bir kelime o anki durumumuzu anlatmaya yetiyordu. "Başka bir şarkı ayarlarım sen merak etme."
"Hayır, başka şarkı istemiyorum. Şarkıyı söyleyip bunu unutmalıyım değil mi?"
Unutamayacağını ikimizin de bilmesine rağmen onu onayladım. "Sana yardım etmemi ister misin?"
"Unutacağım değil mi?"
"Evet, unutacaksın."
"O zaman, bana yardım eder misin?"
Ayağa kalktım. Onu da yerden kaldırıp sandalyeye oturttum. Hızlıca başka bir sandalye alıp yanına oturdum. "Birlikte söyleyelim. Ağlamamak için kendini sıkma. En iyisi olana kadar yanında olacağım. Hazır mısın?" Kafasıyla usulca onayladığında yapımcıya başlaması için işaret ettim. Şarkı başlayınca Mark'ın elini tuttum. Bu onun için zordu.
Derin bir nefes alıp söylemeye başladı. "Birisi bana beni gerçekten sevdiğini söyledi.
Ama bu zamanında hiçbir şey ifade etmedi.
Aklım gitti, dönüp duruyorum.
Ve derinlerde gözyaşlarımda boğuluyorum.
Kontrolümü kaybediyorum neler oluyor?"Yapımcıya durması için elimi kaldırdım. "İyisin değil mi?"
"Onun gittiği zamanı anlattığımı hatırlıyor musun? Hatırlasan bile anlatırsam beni dinler misin?"
"Kendini bu kadar zorlamanı istemiyorum."
"Son kez anlatacağım. Bir daha söz veriyorum anlatıp kendimi üzmeyeceğim. Her neyse başlıyorum. Arabaların hızlıca geçmesi umurumda değildi. Neredeyse bütün günümü birlikte geçirdiğim ablamı iki haftadır görmemiştim. Onu görünce çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Birde caddenin diğer tarafında yayalar için yeşil ışığın yanmasını bekleyen ablamın yanına bir an önce gitmek istediğimi. Annemin elini bırakıp ona koşmuştum. Ablama o kadar odaklanmıştım ki bana doğru hızlıca gelen arabaları görmemiş, kornalarını duymamıştım bile. Ablam bana doğru koşunca içimden 'o da beni özlemiş' diye çığlıklar atarken ablam bana sarılmış ve yere düşmüştük. O an içimdeki çığlıklara annemin ve ablamın çığlıkları da eklenmişti. Özlemle sıkıca ablama sarılmış ve gözlerimi kapatmıştım. Gözlerimi açtığımda hastane yatağında bulmuştum kendimi. Gözlerimi açtığımı gören babam kolumdaki serum kablolarını önemsemeden kolumu hızlıca çekmiş ve bana tokat atmıştı. Canım yanmasına rağmen beni sevdiğini düşünmüştüm. 6 yaşında şiddetin ş'sini bilmeyen masum bir çocuktum nereden bilebilirdim ki? Gülümseyip sevinçle alkışlamıştım. "Biliyor musun baba? Ablam geldi. Beni gördüğünde sıkıca bana sarıldı, o da beni özlemiş." Bu sefer diğer yanağıma tokat atınca canımın acısından susmuştum. Bana "her şey senin yüzünden oldu." Gibi cümleler söylüyordu. Ne demek istediğine anlam veremiyor şaşkınlıkla babamı izliyordum. O kadar sinirliydi ki boğazımı sıktığında nefes alamadığım için yüzümün yavaşça morardığını görememişti bile. Annemin odaya girdiğini görünce gülümsemeye çalışmıştım. Annem üzülmesin diye. Boğazımdan eller çekilince hızlı hızlı nefes alarak ciğerlerimi rahatlattıktan sonra tartışan annem ile babama baktım. İkisini son kez birlikte görüşümdü. Babam, ablamı da alıp evimize 2-3 saatlik uzaklıkta olan bir yere taşındı. 10 yaşına kadar ablamı sadece her ayın son günü 1-2 saat görebildim. Yanına her gidişimde onun sevdiği şeylerden götürüyor ve beni affetmesi için yalvarıyordum. Gerçi o beni küçük kardeşi olarak değil, bacaklarını kaybetmesine sebep olan küçük şeytan gibi görüyor ve suratıma bakmıyordu. Ama onun yanına yatıp sessizce ona sarılmama hiçbir şey demiyordu. 11. yaş doğum günüm onun yanına gideceğim güne denk geldiği için daha bir özenerek gitmiştim yanına. Çünkü uzun zamandan sonra birlikte doğum günümü kutlayacaktık. O gün bana eskisi gibi davranmıştı. Sanki ben 6 yaşında o ise 12 yaşındaymış gibi. Benden nefret ettiği için özür dilemiş, bütün gün boyunca bana gülümsemişti. Beni gerçekten sevdiğini söylemişti defalarca. Hiç istemeyerek eve dönmüştüm. Son görüşmemiz olacağını bilsem ona daha fazla sarılır, onu hiç bırakmazdım."
"Mark, o ölmüş gibi konuşma."
"Nerede olduğunu, nasıl göründüğünü, yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyorum Mel." O defalarca şarkıyı söyledi. Ben defalarca ona söz verdim.
"Sen hayatımdan çıktığında,
Şimdi ben bu haldeyim.
Ve kalbi kırılmış küçük bir çocuğun tüm belirtilerine sahibim."...
608-71018
Şarkı: Rihanna-Cry
~Yukarıda gördüğünüz minnoş çocuk Mark'ımız. Umarım onu seversiniz, okuduğunuz için teşekkürler 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELODY
Teen FictionGenç kızın bayılmasıyla hayranlar daha çok ağladı. Bu akşam Melodi'nin çocukluğunda yalnız olduğunu öğrenmişlerdi. Melodi'nin herkese söz verdiği gibi hayranlarda sessizce ona söz verdi. "Onu yalnız bırakmayacaklardı." Ama zamanla hepsi verdiği sözl...