17 Mayıs
Melodi, dün 12.30 gibi uçaktan inmiş Edd'in ayarladığı otel odasına gelmişti. Uçakta hiç uyumamış olması sebebiyle uykusu olduğundan bavulunu sadece pijamasını almak için açmıştı. Pijamalarını giydikten sonra hızlıca yatağa girmiş açık olan televizyondan gelen kısık seslerle uykuya dalmıştı.Şimdi ise gözlerini 24 saatlik bir uykudan uyanmak için açıyordu. İlk olarak sağ elinin tersiyle gözünü ovaladıktan sonra kaldığı otel odasında gözlerini gezdirdi. Krem renkli duvarlar, lacivert mobilya ve dekorasyon ürünleri ile süslenmişti. Lacivert renkteki komodinin üzerinden ters bir şekilde duran telefonunu aldı ve yandan tuşuna basarak ekranın aydınlanmasını sağladı. Bu sırada aklına hâlâ eski model bir Iphone kullandığından Mark'ın onunla dalga geçmesi gelmişti. Yüzünde bir gülümseme ile şu anda 7 tane üst modeli olan telefonuna baktı. Telefon, telefondu işte. Çalışıyor ve işini yapabiliyor olması onun için yeterliydi.
İşaret parmağı ile Face Time uygulamasının amblemine bastıktan sonra Edd'i görüntülü bir şekilde aradı. Daha ilk çalışta çağrısına cevap veren Edd'e uyku mahmurluğunun eşlik ettiği bir gülümseme hediye etti.
"Günaydın miniğim."
"Günaydın, uyuduğunu düşündüğüm için çok çaldırmayacaktım ama hemen açtın oppa." Bu cümle, üstü kapalı bir şekilde "Saat 2.30'da neden uyanıksın?" anlamına geliyordu. Edd'de bu anlamı anladığından yorgunca gülümsemişti.
"Şirket, Haneul için acil bir toplantı düzenledi miniğim. Jess, Mark'la bir program çekiminde olduğundan Haneul'u ben asiste etmek zorunda kaldım. Toplantı, geç saatte başladığından geç saatte de bitti. Biraz önce geldim eve."
Melodi, kırgınca gülümsedi. "Haneul'un programına başlamak için benim gitmemi mi beklemişler yani? Halbuki ben onların düşündüğü gibi onlara bir engel olmazdım değil mi oppa?"
Edd, usulca başını salladı. "Sen kimseye engel olmazsın Melodi'm. Bunu herkes çok iyi biliyor merak etme. Şirketin, bu toplantısına öyle denk gelmiş desek daha iyi olur sanki."
Melodi, küçük çocuklar gibi ekrana bakarak "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" dedi.
Edd, "Elbette" derken boğazı yandı. Çünkü böyle düşünmüyordu. Şirket, resmen Melodi'nin de söylediği gibi onun gitmesini beklemişti. "Ee, yolculuğun nasıl geçti? Orada hava nasıl? Her şeyi anlat bana."
Bunun üzerine Melodi, "Oppa," diyerek konuşmasına başladı ve her şeyi en detayına kadar anlattı.
19 Mayıs
Siyah tişörtü giydikten sonra yine siyah olan pantolonu bacaklarından geçirdi. Hâlâ bavulunu boşaltmadığı için nerede olduğunu bilmediği tarağını bulmak amacıyla şöyle bir etrafa bakınsa da pes ederek dolaşmış kırmızı saçlarını parmaklarıyla taradı. Siyah bir beyzbol şapkası ile de yüzünü örttü. Otel odasından çıkmadan hemen önce bez çantasını da koluna takarak kapıyı örttü. Yavaş adımlarla asansöre doğru ilerlerken kendisine selam veren çifte usulca başını eğerek karşılık verdi ve kapısı açılan asansöre yetişmek için koşarak onlardan uzaklaştı.O biner binmez kapanan asansör kapısına bir bakış attıktan sonra lobi katının tuşuna basarak, ineceği kata gelmeyi bekledi. Asansörün neredeyse her katta durmasından sıkıldığını belli eden gözlerini aynaya dikmişti. Üç gün olmuştu henüz Amerika'ya geleli. Ama şimdiden birçok şeyi özlediğini hissediyordu. Bu üç günde uyanır uyanmaz Edd'i aramayı; gün içerisinde Kaey ve Mark'la mesajlaşmayı, Dohwan'dan da haber almayı alışkanlık haline getirmişti. Hatta bazen Kaey'le de görüntülü konuşuyorlardı. Abisinin yeni dizisi için olan heyecanını görmek onu mutlu ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELODY
Teen FictionGenç kızın bayılmasıyla hayranlar daha çok ağladı. Bu akşam Melodi'nin çocukluğunda yalnız olduğunu öğrenmişlerdi. Melodi'nin herkese söz verdiği gibi hayranlarda sessizce ona söz verdi. "Onu yalnız bırakmayacaklardı." Ama zamanla hepsi verdiği sözl...