13 Mayıs
Asılı kıyafetlerin en sonunda, bir gün giyilmek üzere ütülü bir şekilde bekleyen anneannesinin dükkânından aldığı siyah takımı çıkartıp hiç acele etmeden üzerine geçirdi. Cheonho, görse kesinlikle bu ceket-etek takımını çok beğenirdi.
Telefonunu almayı unutarak evden çıktı ve hızlı adımlarla asansöre yöneldi. Binadan çıktığında kapının önünde siyah, büyük arabaya yaslanmış Edd'i görünce "Ben gidebilirdim." dedi. Ama o kadar kısık sesle söylemişti ki Edd, şans eseri duymuştu Melodi'nin söylediklerini. Genç kız, yolcu kapısını açarak arabaya bindi. Arabadaki parfüm kokusuyla kaşları çatılmıştı. Kaey, bu sabah bir yere mi gitmişti?
Araba hareket etmeye başladığında omzuna konan elle minik bir çığlık attı. Arkasını döndüğünde Kaey'i görünce rahat bir nefes aldı. "Oppa, senin ne işin var burada?"
"Seni yalnız bırakamazdım." Melodi, minnetle abisine gülümsedi.
Talihsiz olayın olduğu gece yurdun kapısına kadar Edd, Melodi'ye eşlik etmişti. Melodi, mekanizmaya şifreyi girip yurda girdiğinde hemen uyuyacağını söyleyerek Edd'i zorla evine göndermişti. Ancak kapıyı kapattıktan sonra içeri doğru tek bir adım atamadan kendini yere bırakmış ve Cheonho uyandığında üzülmesin diye tuttuğu göz yaşlarının akmasına izin vermişti. 2 saat... 2 saat içerisinde en yakın arkadaşını kaybetmişti. Hıçkırık seslerini duyup uyanan ev halkı küçük kardeşlerinin yanına gelmişti. Kaey, hızlıca Melodi'ye sarılmış üşüyen minik bedeni ısıtmaya çalışmıştı. Jess'te işe yaramayacağını bilerek cümleleriyle teselli etmeye çalışıyordu. Mark, bir adım uzaklıkta onları izliyordu çünkü ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Melodi'nin bu yükü kaldırmasına nasıl yardımcı olabileceğini bilmiyordu. Daha 2 ay önce canından çok sevdiği ebeveynlerini kaybeden ve şimdi tekrar en yakın arkadaşını kaybeden kişiye ne söylenirdi? Ne söylenebilirdi ki? Evet, Mark bu soruların hiçbirini cevaplayamadı ama kardeşine tıpkı Kaey gibi kocaman sarıldı.
İlk gün Melodi için çok zordu. Yataktan kalkamayacak kadar baş ağrısı vardı. Kaey ve Mark sırayla genç kıza refakatçilik yapmış ve onun yalnız hissetmesini engellemeye çalışmışlardı. Ertesi gün tekrar aynı rutinin olacağını düşünmüşlerdi ancak Cheonho'nun avukatı tarafından gelen telefon çağrısı Melodi'yi karakola gitmek için ayaklandırmıştı. Sığınağın sahibi olduğundan kısa bir ifade vermişti. İfadeden sonra diğer gerekli işlemler için Dohwan'la Avukat Hanıma eşlik etmişlerdi.
Yarım saatin sonunda cenazenin olacağı kiliseye geldiklerinde sırayla arabadan indiler. Melodi, 4 gündür sürekli görüştüğü kızı gördüğünde ona sıkıca sarıldı. Bu kız, Cheonho'nun en başarılı öğrencilerinden biriydi. Ondan bahsederken hep gözlerinin içi gülerdi. Öğrencisinin, geleceğinin güzel olacağına inancı sonsuzdu.
Diğer öğrencilerde yanlarına geldiğinde onlara açıklama yapmak için kızdan ayrıldı. "O adamın, hak ettiği cezayı alabilmesi için Unnie'ye otopsi yapılması zorunluydu. Bu yüzden cenaze bu güne ertelenmek zorunda kaldı. Bu sürecin daha hızlı ilerlemesi için elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalıştım ancak en fazla bu kadar olabildi. Sizi endişelendirdiğim için özür dilerim hepinizden."
Öğrenciler, biraz önce Melodi'nin sarıldığı arkadaşları sayesinde süreci ve Melodi'nin çabasını biliyorlardı. Bu yüzden hepsi ona teşekkür etti. Öğretmenlerinin yeri onlar için çok ayrıydı ve genç kızda kısa sürede kalplerine girebilmeyi başarmıştı. Hep birlikte kiliseye girdiler. İlahiler okunduktan sonra papaz, hazırladıkları metinleri okumaları için onlara kısıtlı bir zaman verdi. Öğrenciler, gruplar şeklinde metinlerini okuduktan sonra sıra Melodi'ye gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELODY
Teen FictionGenç kızın bayılmasıyla hayranlar daha çok ağladı. Bu akşam Melodi'nin çocukluğunda yalnız olduğunu öğrenmişlerdi. Melodi'nin herkese söz verdiği gibi hayranlarda sessizce ona söz verdi. "Onu yalnız bırakmayacaklardı." Ama zamanla hepsi verdiği sözl...