4.9

521 41 22
                                    

9 Mart
Londra'da bir sabah
Jess'in saat 4.00'e kurduğu alarm gürültülü bir şekilde çalmaya başladı. Jess, ilk önce yastığının altında duran telefonu alıp alarmı kapattı. Hemen sonra ise gözlerini açmaya çalıştı. 2 saat. Neredeyse 2 saat uyuyabilmişti bugün. Gözlerini açtıktan sonra bir iki saniye tavana baktı ve kalkması gerektiğini hatırlattı kendine. Hızlı bir duşun ardından bavulun içine tıkıştırdığı kıyafetlerden ilk eline gelenleri giydikten sonra telefonunu, gün içerisinde ihtiyacının olacağı şeyleri doldurduğu büyük sırt çantasını aldı ve otel odasından çıktı.

En kolay uyanan Kaey olduğundan onun odasına girdi. Kaey'in saçlarıyla oynarken kocaman öpücük kondurdu yanağına. "Uyanman gerekiyor koca bebek." Kaey gözlerini yavaşça açarken dudaklarına bir tebessüm kondu. "Uyandım" dedi küçük bir çocuk gibi.

Jess yatağa oturdu ve büyük veledinin saçlarıyla oynamaya devam etti. "Uykunu alamamış gibi duruyorsun. Gece senaryoya mı çalıştın?" Kaey kafasını iki yana salladı. "Aklımdaki sorulara cevap bulmaya çalıştım."

Şaşkınlıkla "Öyle mi? Nasıl sorularmış bunlar?" diye sordu.

"Jess, Melodi'ye karşı baştan beri istemeden soğuk davranmamın nedenini bilmiyordum. Bunun cevabını buldum işte." Jess'in sormasına izin vermeden devam etti. "Abim bizi terk ettiği için Melodi'nin de beni terk edeceğini düşündüm sanırım. Haneul ve Mark'ın beni terk edecek olması o kadar korkutmuyordu çünkü onların abisi konumunda olan bendim. Ama benim için abi, abla ya da büyük, ne demek istersen de o konumda Mel vardı. Onun sevgisine, heyecanına, mutluluğuna eşlik edersem gider sandım galiba."

Kadın usul usul kafasını salladı. "Aklını meşgul eden sorulara cevap bulmana çok sevindim Kaey-ah. Ama şimdi kalkıp duşa girmezsen geç kalacağız."

Kaey hızlıca kalkıp duşa girince Jess'te Haenul'un odasına geçti ve onu uyandırdı. Onunla da minik bir konuşma yaptıktan sonra Mark'ın odasına gitti. İlk önce yüksek sesle veledinin adını bağırdı. Mark'ın hiç kıpırdamadığını görünce aynı şeyi birkaç defa daha tekrarladı. Mark yine kıpırdamayınca sertçe kolunu dürtmeye başladı.

Mark korkuyla yattığı yerde sıçradı. "Yuh! Kolumu deldin Jess."

"Sus Mark. Hemen duşa gir."

Mark kalkarken bir yandan da söyleniyordu. "Sus Mark, duşa gir Mark, şunu yap Mark, onu yap Mark. Tanrım! Bıktım her şeyden."

Jess, onun bu tatlı hayıflanmasını umursamadan Melodi'nin odasına girmek için oda kartını kapıdaki mekanizmaya gösterdi. Kapıyı açar açmaz Edd ile göz göze gelince korkuyla çığlık attı. Edd büyük adımlarla dışarı çıkıp bir eliyle Jess'in ağzını kapatırken diğeriyle de odanın kapısını kapattı. "Sessiz ol, Melodi daha yeni uyudu."

Jess, dudaklarının üstündeki ele vurdu. Edd, elini çekince konuşmaya başladı. "Melodi'nin odasında ne yapıyordun sen?" Kollarını beline koyup gözlerini karşısındaki onun neredeyse iki katı olan adama dikti.

"Jess, ne yapabilirim? Tanrı aşkına nasıl bir soru bu?"

"Orasını bilemeyeceğim. Ben girdiğimde Melodi'yi dikizliyor gibiydin."

Edd, duyduklarıyla gözlerini büyüttü. "Saçmalama Jess. Gece Melodi beni arayıp birisinin kapısını zorladığını ve korktuğunu söyledi. Bende onun yanına geldim işte." Jess'in siniri anında uçtu ve yerine korku geldi. "Ne demek kapısı zorlanıyormuş?"

Adam omuzlarını silkti. "Ben geldiğimde kimse yoktu. Belki de Melodi'nin telefonla konuştuğunu duyup kaçmıştır, bilmiyorum."

"Bu nasıl olur? Ben güvenlikle konuşmaya gidiyorum, sen çocukları toplarsın." Edd, Jess'in kolunu tuttu. "Jess, olayı büyütürsen Melodi ve çocuklar daha çok tedirgin olacaktır. Burada son gecemiz zaten. Ben bu gecede Mel'le kalırım. New York'a gittiğimizde kalacağımız otelden güvenlik desteği isteriz. Tamam mı?" Kadının kaşlarının çatılı olduğun görünce tekrar sordu. "Jess, tamam mı?"

MELODYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin