"Bugün planımızda neler var oppa?"
"Bugün pratikte neler yaptığınızı çekeceğiz. Belki pratikten sonra da çekim yapabiliriz."
"Anladım oppa."
"Mel?"
"Efendim?"
"Lütfen biraz yemek yer misin?"
"Siz gelmeden kahvaltı yapmıştım. Pratikten sonra yerim bir şeyler. Merak etme sen."
Kameraman çekimin başlayacağını söyleyince hızla üyelerin yanına gittim. Şirket daha fazla kilo vermemi istemiyordu. Ama sürekli kilolu ve çirkin olduğuma dair kötü yorumlar alıyordum. Kolumu çekiştiren Mark'a baktım.
"Efendim?"
"Şu anda çalıştığımız koreografi yayınlamadığımız şarkının olduğu için çekim yapamazlar. Bu yüzden "Random Dance Challenge" yapmaya karar verdik."
"İyi fikir."
"Ama Haneul ben yapamam diye tutturdu."
"Tamam, ben onunla konuşurum. Sen yapımcıya haber ver."
Haneul'u bulmak için büyük olan stüdyoya şöyle bir baktım. Göremeyince stüdyodan çıkıp hemen yan odaya girdim. Burası pratiklerden sonra üstümüzü değiştirdiğimiz, kıyafetlerimizin bulunduğu ne küçük ne büyük olan bir odaydı. Haneul, pratik yaptığımız zamanlarda zorlanırsa buraya gelir saklanırdı. Bu sefer yüzünü hırkayla gizleyip yere kıvrılmıştı. Bende yere uzanıp hırkanın altına girdim. Yüzümü ona çevirip kocaman gülümsedim.
"Çok iyi saklanmışsın. Seni bulmak çok zor oldu."
"Sen ablanla dalga mı geçiyorsun?"
"Evet."
"Aish!"
"Unnie?"
"Hm?"
"Challenge'ı yapabilirsin."
"Ben dans edemiyorum. Unuttun sanırım."
"Hayır, dans edebiliyorsun. Dünya'da ki herkes dans edebilir."
"Eğer dans edersem bu görüntüler yayınlanır yayınlanmaz kötü yorumlar gelir. Rezil olmak istemiyorum."
"Son zamanlarda popüler olan şarkıların koreografilerinin bir çoğunu çalışıyoruz. Hatırlamıyor musun?"
"Mel, evet sürekli çalışıyoruz. Ama odun gibi dans ediyorum. Senin gibi değilim."
"Bende vokalde senin gibi değilim. Şarkıların duygularını veremiyorum. Dans ettiğinde eminim ki kimse kötü dans ettiğini düşünmeyecekler."
"Sen mi vokalde iyi değilsin? Ne düşünecekler?"
"Kendini geliştirdiğini düşünecekler. Hadi şimdi kalk. Biraz daha geç kalırsak menajer oppa kafamızı kıracak." Ayağa kalkıp onun da kalkması için elimi uzattım. Elimi tutup kalktı. Ellerimizi ayırmadan stüdyoya koşarak girip bizimkilerin yaptığı gibi duvara sırtımızı dayadık. Koreografiyi bilenler ortaya geçip 20 saniye bitene kadar dans edeceklerdi. Şarkı başlayınca hemen ortaya geçtim.
EXO-Ko Ko Bop
Süre bitince arkaya geçtim. Bu sırada Mark ve Kaey ortaya çıktı.
MOMOLAND-Baam
Sıradaki şarkıyı duyar duymaz Haneul'u ortaya itip şarkıyı söylemeye başladım. BTS'in koreografilerine uzun uzun çalışırdık. Haliyle bunu da biliyordu. O kadar güzel dans ediyordu ki. Aklımın bir köşesine BTS'in şarkılarından birine dance cover yapmamız gerektiğini yazdım.
BTS-Fire
.......
Yaklaşık 15 dakikadır dans ediyorduk. Tahminimce bir iki şarkı kalmıştı. Hepimiz ortaya çıkınca kıkırdadım.
TWICE-Likey
Bu şarkıya daha önce hiç çalışmamıştım. Yanlış hatırlamıyorsam 1 kere koreografisini görmüştüm. Bu yüzden çıkmadım. Ama Mark beni ortaya çekti. Geri gidemezdim bu yüzden aklımda kaldığı kadarıyla dans ettim.
SUPER JUNIOR-Lo Siento
Şarkı bitince menajerimiz challengen bittiğini söyledi. Bu yüzden hepimiz kameraya el salladık. Çalışanların hepsini selamlayarak teşekkür ettim. "Bugün çok çalıştınız. Lütfen daha fazla geciktirmeden hepiniz öğle yemeğinizi yiyin." Herkes yavaş yavaş çıkmaya başladı.
"Mel, şimdi bir şey denemeni istiyorum tamam mı?"
"Tamam. Ne deneyeceğim?"
"Daha önce hiç görmediğin koreografiyi bir kere izleyip yapabilir misin?"
"Bu imkansız yapamam." Kolumdan çekiştirip bilgisayardan şarkı listesi açtı ve incelememi istedi.
"Bilmediğin şarkı var mı?"
Listeyi incelemeye başladım. Bir yandan da söyleniyordum. "Hepsini biliyorum."
"Listede 39 şarkı var."
"Hepsini biliyorum dedim ya." Başka bir liste açtı. Bir tanesini açtım. "Bu şarkıyı her yerde duyuyorum ama hiç koreografisini izlemedim."
WANNA ONE-Energetic
"Geçen sene çıktı bu şarkı sen kesin biliyorsundur. Erkek gruplarının danslarını seviyorsun. Kesin biliyorsundur."
"Yah! Bilmiyorum dedim ya." Gerçekten bilmiyordum.
"Tamam. Bak şimdi nakarat kısmını açacağım. İzleyip yapmaya çalışacaksın."
"Neyi test etmeye çalışıyorsun sen?" Cevap vermeyip nakarat kısmını açtı. Dikkatle izlerken bir yandan da kendimce hareketlerin bazılarını yaptım.
"Bitti şimdi yap. Hadi Mel."
Oflayarak aynanın karşısına geçtim. Şarkıyı açınca aklımda kalanların hepsini yaptım. "Aklımda bu kadarı kalmış. Neden böyle bakıyorsun yanlış mı yaptım?"
"Tekrar yap."
Şarkı olması gerekenden iki kat hızlı çalınca kaşlarımı çattım. Ne yapmaya çalışıyordu? Dansı yapıp omzuna vurdum. "Şarkıyı hızlandıracağını söyleyebilirdin." Birden beni sırtına alınca ufak bir çığlık attım. "Ne yapıyorsun? Koşma düşeceğiz geri zekalı." Sanki sırtında değilmişim gibi şirketin içerisinde koşmaya başladı. Herkes işini bırakmış gülerek bize bakıyordu. Mark, konuşunca dikkatimi ona verdim.
"Buna süper dans bilgisayarı deniyor."
"Ne ne deniyor?"
"Süper dans bilgisayarı. Beynin dansı tarıyor daha sonra fotokopisini çıkartıyor."
"Ben deha mıyım şimdi?"
"Pek öyle söylenemez. Sadece dans konusunda öylesin."
Kafasına vurunca beni yere indirdi. "Yah! Sen bana aptal mı dedin?"
"Namjoon hyungun, dediklerini pek anladığın söylenemez."
"Hangimiz anlıyoruz ki?"
"O da doğru. Sanırım hepimiz aptalız. Neyse boş ver bana pirinç keki alır mısın? Çok acıktım."
703-30617
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELODY
Teen FictionGenç kızın bayılmasıyla hayranlar daha çok ağladı. Bu akşam Melodi'nin çocukluğunda yalnız olduğunu öğrenmişlerdi. Melodi'nin herkese söz verdiği gibi hayranlarda sessizce ona söz verdi. "Onu yalnız bırakmayacaklardı." Ama zamanla hepsi verdiği sözl...