1.4

702 47 2
                                    

"Gece eve döneceğini söylemiştin."

"Size attığım mesajda eve sabah geleceğimden bahsetmiştim."

"Bu akşam konseriniz olduğunu bilmene rağmen gece eve gelmemen kabul edilemez bir davranış."

"Öyle mi? Bangtam sunbaeler, istedikleri zaman menajerlerine haber vermeden çıkabiliyorlar. Kaey ve Mark'ta gece evden çıkıyor. Size söylememelerine rağmen onlara bir şey demiyorsunuz. Ben size gittiğim yerin adresini atmama rağmen böyle yapamazsınız."

"Kuralları çiğniyorsun."

"Tek ben mi kuralları çiğniyorum? Oppa, size daha önce bir saygısızlık yaptığımı hatırlıyor musunuz? Ya da sözünüzü dinlemediğimi? Bana bağırmanıza sesimi çıkarttım mı? Bizi aç bıraktığında bir şey söyledim mi? Hiçbirini yapmadım oppa. Yapmadıklarım yüzünden bana bağıramazsın."

"Ne yaptınız o kızla?"

"Biliyor musun oppa en son ne zaman bu kadar eğlenmiştim hatırlamıyorum. Konuştuk, şarkı söyledik, dans ettik."

"Tanımadığın bir insana kendinden mi bahsettin?"

Onun gibi sesini yükselttim. "O beni tanıyor."

"Bana adını ve soyadını söyle."

Biliyordum ama ona söz vermiştim. "B-ben bilmiyorum oppa." Yana düşen başımla gözlerimi sonuna kadar açtım. Hemen doğruldum.

"Tanımadığın bir insanın evinde kaldın. Onunla bir gece geçirdin ve bana adını bilmediğini söylüyorsun. Kendine gel Melodi. Bir an önce kendine gelmezsen ağır bir ceza alacaksın."

"Az önce b-bana vurdun. Neden seninle olan her tartışmamızın sonunda birimiz dayak yiyor? Bir daha bunu yapmana izin vermeyeceğim. Yarın eşyalarınızı şirketin arka kapısının önünden alırsınız." Kekelediğim için kendime küfür ettim. O sırada Kaey geldi. Birisi beni kolumdan tutup bir odaya soktu ve hemen geleceğini söyleyip gitti. Oturduğum yerden kalkıp koşarak terasa çıktım. Esen soğuk rüzgar vücudumu titretti. Cebimden telefonu çıkartıp en son aranılan numarayı tuşladım. "Unnie, sen bana dün gece hikayeni anlattın. Sanırım sıra bende."

"Mel, anlatmanı istemiyorum. Benim gibi acı çekmene izin veremem."

"Unnie, ne olursun beni dinle. Ben, bende taciz edildim. Dün akşam anlattıkların kadar ağır bir taciz olmasa da bende edildim."

"Taciz, tacizdir Melodi. Ağırı hafifi olmaz. Biraz bekle sınıftan çıkayım."

Sanki görecekmiş gibi kafamı salladım.

"Hikayeni anlatmak istediğine emin misin? Ya gazetecilere anlatırsam?"

Güldüm." Yapmazsın unnie. Bir koreografimiz vardı. Dansçılardan birisi beni kucağına alıyor ve sahnenin ortasına getiriyordu. İlk başlarda her şey normaldi. Bir gün pratik yaparken dansçı beni kaldırdığı sırada kalçama dokundu. O an bir şey demedim. Yanlışlıkla yapmıştır diye düşündüm. Gün içerisinde sürekli bana mesajlar atıp rahatsız ediyordu. Birkaç pratikte yine aynısı olunca pratik sonunda onunla konuşacağımı bir yere gitmemesi gerektiği söyledim. Pratikten sonra onunla giyinme odasına gittik. Ve onu uyardım."

"Bana mesaj atmayı kes artık. Bir daha kalçama dokunursan eğitmenle konuşup senin yerine başkasının gelmesini isteyeceğim."

"Hadi ama Mel, sende istiyorsun."

"Neden bahsettiğini anlamıyorum." Önünden çekilmesi için çocuğu kolundan ittirdi. Çocuk önünden çekilmek yerine Melodi'nin boynuna yöneldi. Biliyordu onun istemediğini. Ama zamanla isteyeceğini düşünüyordu. Sonuçta ilkinde bir şey dememişti. Bunun onun için açık bir davet olduğunu düşünüyordu. Melodi, çığlık atınca şaşkınlıktan olduğunu düşündü, oysa korkudandı. Uzun bir süre babası yüzünden erkeklere olan güveni çok zayıftı. Mark ve Jungkook bunun üstesinden gelmişti. Daha yeni yeni kendini toparlarken bunların yaşanması onu çok korkutmuştu. Korkudan gücü ve güveni vücudunu terk etmişti. Daha fazla ayakta duramadığı için yere çöktü. Hızını alamayan çocuk bu sefer dudaklarına yöneldi. Dudaklarının üstüne kapanan dudaklarla çığlığı susturuldu. Uzun bir süre sessiz çığlıklarına ettiği dualar ve gözyaşları eşlik etti. En sonunda vücudunda kalan son güç kırıntılarının verdiği güvenle ittirdi çocuğu. Ne zaman kilitlendiği bilmediği kapıyı açmaya çalıştı. Anahtarı bulmak için etrafına bakındı. Sırtı kapıya dayanana kadar geriye gitti. İki kol tarafından olduğu yerde sabitlendi.

"Benden etkilendiğini biliyorum Mel."

"Saçmalıyorsun, senden etkilendiğim falan yok." Yanağına değen dudaklarla bir daha titredi vücudu.

"Beni istiyorsun."

"İstemiyorum." Eller tarafından kafası sabitlendi. Kafasını sallıyor bir yanda da bağırıyordu. Duyduğu seslerle hızlıca kapıya vurmaya başladı. Arkasından sarılan kollar onu engelleyene kadar vurdu. Ağzı kapatılana kadar çığlık attı. Bu sırada bir şarkı hakkında soru sormak için Melodi'yi arıyordu, Jungkook. Onu göremeyince aklına şans eseri gördüğü Melodi'nin telefonuna atılan rahatsız edici mesajlar gelmişti. Kimsenin de bilmediğini öğrenince şirkette aramaya başlamıştı. Giyinme odasının önünde geçerken duyduğu seslerle kapıyı açmaya çalışmıştı. Hemen görevlilerden anahtarı istemiş kapının önüne geri dönmüştü. Jungkook, kapıyı titreyen elleriyle açtı. Gördükleriyle yere yığılmamak için bir yere tutundu. Sonra hızlıca kaçan çocuğu yakaladı. Olanları duyan Mark'ta çocuğu oracıkta dövmüştü. Kardeşinin o hali gözünün önüne gelince daha da sertleştirdi yumruklarını.

Melodi kapısı açık odanın karşısındaki duvara sırtını dayamış yaşadıklarını düşünüyordu. Yaşananların kabus olduğuna, birazdan uyanacağını fısıldıyordu kendine. Olanlardan dolayı kimse çalışma odalarından çıkmamış Melodi'nin bulunduğu kata inmemişlerdi. Başkan'ın kesin emriyle bu konu hakkında kimse konuşmayacaktı. Konuştukları kulağına giderse direk kovacağını söylemiş ve hepsini azarlamıştı. Genç kızın sağ tarafında kendi grubu sol tarafında kardeş grubu oturuyor onun kendisi ile olan savaşın bitmesini bekliyorlardı. Sağ elini Mark, sol elini Jungkook tutuyor ona destek oluyorlardı.

"En sonunda dayanamadım unnie, kalktım giyinme odasına girdim. Duvarlarda asılı olan posterlerin hepsini söktüm. Yedek kıyafetlerimizi koyduğumuz dolaplardan kıyafetleri alıp yerlere attım. Benimle aynı boyda olan dolapları devirdim. Oluşturduğum enkazın ortasına oturup duvardan söktüğüm posterleri, yerlere attığım kıyafetleri yırttım. Kendi kendime konuştum, bağırdım, çığlık attım. Ama göğsümdeki ağrı geçmedi. Birkaç saat önce kalktığım yere gidip oturdum. Mark'ın ve Jungkook'un ellerini tuttum. Onlardan sanki komik bir şey söylemişim gibi gülmelerini istedim. Amacımı anlamasalar da itiraz etmeden kahkahalar attılar. Bilmeseler de benim hıçkırıklarımı güzel kahkahalarıyla gizlediler. 10'uda benim için kahkaha attı. Kendime gelmem için."

"Güçlenmen için. Peki, şimdi niye güçlü değilsin ne oldu da aklına geldi hikayen?"

"Menajerimizden pardon eski menajerimizden, dayak yedim. Yediğim dayak ona, dansçının attığı rahatsız edici mesajları gösterdiğimde bana "elletmeseydin o zaman" dediğini hatırlattı."

"Benim yüzümden dayak yedin değil mi?"

"Hayır, sana beni kurtarmanı ben söylemiştim."

"Yanına gelmemi ister misin? Evin adresini biliyorsun bana da gelebilirsin?"

"Akşama konserimiz var. Unnie, konserimize gelmek ister misin? Müsaitsen sana bilet ayarlayabilirim."

"Biletim var desem?"

"Dün gece neden söylemedin?"

"Sana sürpriz yapacaktım."

"Biletin en ön sıralardan mı?"

"Bütün maaşımı yatırdığım ön sıra biletinden bahsediyorsan, evet."

Güldüm. "Ondan bahsediyorum."

929-231118

929-231118

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
MELODYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin