17 Haziran
Genç kız, kendisine bakan "Hi, Melodi." diyen polis memuruna ifadesiz bir şekilde baktı.
Henry'nin babası, pekte sevmediği mesai arkadaşına gülümsemeye çalıştı. "Melodi, dilimizi biliyor. Ona çocuk muamelesi yapmana gerek yok Paul. Ayrıca ifade için gelmenize gerek olmadığını birime bildirmiştim."
Paul adındaki polis memuru "Komiserim, Başkomiserim gelmemizi söyleyince geldik." dedikten sonra omzunu silkti. Henry'nin babası, yanına gelip omzunu sıktığında anında yüzünde ki imalı gülümseme sönmüştü.
"Başkomiserimle konuşur durumu açıklarım ben. Şimdi karakola dönmeni rica ediyorum. Hazır rica ederken dön Paul."
Paul, sinirle adımlarını kapıya doğru yönlendirip evden hızlıca çıktı.
"Melodi, ekip arkadaşımın kusuruna bakma lütfen. Biraz patavatsızdır."
Melodi, başını iki yana sallarken susmayı tercih etti. İçten içe çok kızmıştı Paul'a. Olayın üzerinden sadece 16 saat geçmişti. Daha 24 saat bile olmamıştı. Olanları hâlâ kavrayamazken ne ifadesinden bahsediyordu?
Henry, Melodi'nin yanına üçlü koltuğa oturdu. "Mel, gün içerisinde ifade için seni sıkıştırmaya devam edecekler. Artık şirkete haber vermen gerektiğini düşünüyorum. En kısa zamanda hukuki bir şekilde destek sağlamalıyız. İstersen ben de konuşabilirim. Ne dersin?"
Melodi, son birkaç saattir yaptığı gibi tekrar usulca başını iki yana salladı. Başını sallamanın etkisiyle yüzüne değen nemli saçlarla bir iç çekti. "Ben konuşmak istiyorum."
Çocuk, eve geldiklerinden beri ilk kez konuşan genç kıza bakarken arka cebindeki telefonu ona uzattı. Melodi, kısık bir sesle "Burada konuşabilir miyim?" diye sorunca telaşla "Nerede rahat hissedeceksen orada konuşabilirsin Mel." deyiverdi.
İki eliyle sarmaladığı telefonun ekranına dokunarak Edd'i görüntülü bir şekilde aradı ve onun açmasını beklerken telefonu hemen önünde ki sehpanın üzerine koydu. Telefonu, vazoya yaslarken yere oturduğunda daha rahat edeceğini fark etmesiyle titremeye başlayan vücudunu yere bıraktı. Ekranda kocaman gülümseyen Edd'i gördüğünde minicikte olsa gülümsemeye çalışmıştı.
Melodi'de ki garipliği çabucak fark eden Edd, endişeli bir şekilde "Bir şey mi oldu miniğim?" diye sordu.
Genç kız, kuruyan dudaklarını diliyle ıslattıktan sonra tüm gücüyle "Oppa" dedi.
"Efendim miniğim?"
Genç kız tekrardan "Oppa" dedi.
"Mel, bana her şeyi söyleyebileceğini biliyorsun. Bu yüzden kendini daha fazla sıkma ne olursun. İzin ver, sözcükler dökülsün dudaklarından." Miniğinin ağladığını gördüğünde daha fazla endişelenmeye başlasa da endişesini ekrana yansıtmamaya çalışarak gülümsedi. Gülümsemesinin, Melodi'ye güç verdiğini biliyordu. Bu seferde işe yaramasını dileyerek daha büyük bir gülümseme kondurdu yüzüne. "Anlatacak bir şeylerin olduğunun farkındayım miniğim. Nereden başlamak istiyorsan anlatmaya oradan başlayabilirsin."
Melodi, elinin tersiyle gözyaşlarını silerken derin bir nefes alıp verdi. "Luke burada."
Duyduğu isimle yüzüne kondurduğu kocaman gülümseme derhal söndü. "Sana bir şey yaptı değil mi? O pislik sana zarar verdiği için bu haldesin değil mi?" Başını sallarken ağlayan miniğini gördüğünde oturduğu tekerlekli ofis sandalyesinden bir hışımla kalktı. "Ne yaptı Mel? O sana ne yaptı?"
Melodi'nin ağlaması daha da artarken Henry duruma müdahale etmek için ön kameranın kadrajına girdi. Hep yüzünden gülümsemeyle gördüğü adamın endişe içerisinde ki suratına bakarken ona seslendi. "Böyle yaparak Melodi'yi daha fazla korkutuyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELODY
Teen FictionGenç kızın bayılmasıyla hayranlar daha çok ağladı. Bu akşam Melodi'nin çocukluğunda yalnız olduğunu öğrenmişlerdi. Melodi'nin herkese söz verdiği gibi hayranlarda sessizce ona söz verdi. "Onu yalnız bırakmayacaklardı." Ama zamanla hepsi verdiği sözl...