0.4-3

1.1K 65 8
                                    

"Yarın programınız boş. Şirkete gelmenize gerek yok izinlisiniz. Evde odalara kamera yerleştirdik. Ayrıyeten bireysel kameralarınız da olacak. Sizden gün içerisinde neler yaptığınızı çekmenizi istiyorum. Şimdi daha fazla üşümeden arabanıza binin."

Selam vererek arabalara bindik. Haneul'un yanına oturup başımı omzuna koydum. "Yarın bisiklet sürelim mi unni?"

"Menajer oppanın izin vereceğini sanmıyorum Mel. Ama yarın arar konuşurum."

Mark kafasını bizim koltukların arasından sokup gülümsedi. "Noona, yarın jajangmyeon yapar mısın?"

"Markete gidip gerekli malzemeleri alırsan yaparım."

Gülümsemeye devam ederek arkasına yaslandı. Bu seferde Kaey kafasını uzattı. "Haneul?"

"Efendim oppa?"

"Yarın benimle hediye almaya geleceksin değil mi?"

"Oppa, Mel'le gitseniz daha iyi olmaz mı? Mel, Khaning'i daha çok tanıyor."

Bakışlarımı Haneul'dan çekip ayaklarıma bakmaya başladım. Kaey'in benimle gitmek isteyeceğini düşünmüyordum.

Ayaklarına bakan genç kıza döndü. Hiç birlikte zaman geçirmemişlerdi. Belki de artık birbirleri için ördükleri duvarları yıkmaları gerekiyordu. Aynı zamanda aralarında yeğenini en çok tanıyan ve seven Melodi'ydi. Onunla gitmenin daha doğru olacağına karar verdi. Kafasını ön koltuğa doğru uzattı. Kızın saçlarını karıştırıp konuştu. "Yarın benimle gelmek ister misin?"

Melodi gülerek kafasını aşağı yukarı salladı. Tabii ki de isterdi. Sanki Melodi'nin gülümsemesi bulaşıcıymış gibi geriye kalan üçlüde gülümsedi. Arabaları durunca yüzlerinde ki gülümseme hiç solmadan gökdelene girdiler. 4 gökdelenli bir sitede oturuyorlardı. Bu sitede genellikle üst sınıf, oyuncular ve idoller yaşıyordu. BTS'de burada yaşıyordu. Hem de bizimkilerin bir üst katında. Asansöre bindiler. 17.katta kalıyorlardı. Birkaç dakika geçtikten sonra asansör durdu ve hepsi koşarak indi. Eve yerleştirilen kameraları merak ediyorlardı. Haneul, sakince kapıyı açtı. Mark, hemen eve girip bütün kameralara komik pozlar verdi. Diğerleri de arkasında onu gülerek takip ediyorlardı. Melodi, bir süre sonra banyoya gitti. Duş alması gerekiyordu. Kaey, kız kardeşiyle görüntülü konuşma yapıyordu. Haneul evde olan malzemeler ile yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Mark, hala kameralarla uğraşıyordu. Biraz önce o nereye giderse kameranın o tarafa döndüğünü keşfetmişti. Odada sürekli koşup kameranın aklını karıştırmaya çalışıyordu. Bu sırada odaya pijamalarını giymiş saçlarından hala sular damlayan Melodi girdi.

Odamızın kapısını açtığımda Mark koşuyordu beni görünce birden durdu. Surat ifadesi komik gelince kahkaha attım. O da gülmeye başlayınca kendimi yatağa attım. O kadar çok gülmüştük ki karnıma ağrı girmişti. Kendimi az da olsa sakinleştirdim.

"Ne yapıyordun?"

"Kameranın kafasını karıştırıyordum."

Duyduğum cümleyle tekrar gülmeye başladım. Bu çocuk ne zaman büyüyecekti? Haneul'un bağırışıyla suratımı buruşturdum. Yemek yemek istemiyordum.

"Hadi kalk."

"Yemeyeceğim."

"Öğlen yemeği yediğini görmedim. Saat kaç haberin var mı senin?"

"Çünkü yemedim."

"Saat 1 oldu. Yemekten sonra yatacağız."

Saatler gerçekten çok hızlı ilerliyordu. Şirketten 23.30'da çıkmıştık. Şimdi nasıl 1 olabilmişti. Mark, kolumdan tutup beni yataktan kaldırdı. Bütün odaların kapıları açıldığında salonumuza ve Amerikan tarzında olan mutfağımıza bağlanıyordu. Bu yüzden birkaç adımda yemek masamıza ulaştık. Beni sandalyeye oturtup kendisi de karşıma geçti.

MELODYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin