Bölüm Şarkısı: Lana Del Rey - Dark Paradise
Yayımlanma tarihi:15.09.2020 21:13
Ayrıca bu bölüm sonsuz sabrı ve desteği için Auralorina 'ya. İşte beklenen an geldi diyorum.
Başlangıç tarihini de yazın ♥.-Neden bunu istedim, fikrim yok! Sadece istedim. Romantikleştim sanırım.-
■
Adam hızlı adımlarla ormanlık alanda yürüyordu. Yağan yağmurun altında yürürken buraya gelmiş olduğuna inanamıyordu. Lanetler okuyordu. Karısının bu isteğine uyması kesinlikle akıllı bir insanın yapacağı şey değildi. Aptal, bir çift güzel söze ve karının güzel yüzüne kanıp buralara nasıl geldin diyordu. Korkusunu belli etmemeye çalışsa da en ufak seste kalbi hızla atıyordu, elleri kılıcının kabzasına gidiyordu. Geri dönmek istese geri dönemezdi. Karısının inadını biliyordu, eve onu asla almazdı. Bu yağan yağmura aldırış etmeyecekti.
Şimşek çaktığı zaman küfretmişti. Daldığı düşüncelerden sıyrılmıştı. Benim gibi basit bir adamın bu uğursuz yerde ne işi olur diye düşündü. Cevabını bulamadı. O, Reme'nin en ünlü bahisçisiydi. İyi kötü para kazanıyordu. Karısını ve bir çocuğuna bakabiliyordu. Daha fazlasında gözü var mıydı? Evet! Hayatını güzelce yaşamak onunda hakkıydı. O asil kan dedikleri orospu çocuklarından neyi eksikti? Onlar da insandı, o da insandı. Onlar da nefes alıyordu, o da. O zaman zengin yaşamak onun ve ailesinin hakkıydı. Para için her şeyi yaparım, tıpkı bu uğursuz ormana geldiğim gibi dedi. Karısının onu bu ormana yollama nedeni basitti. Yaratıcıların rahipleri ve rahibelerinden yeni doğan kızlarının kaderini duymak için gelmişti. Normalde bu yasaktı. Ülkeye göre bu büyücülüktü. Dini bu amaçlarla kullananlar yakılırdı. Fakat gizlice yapılıyordu. Rahipler de insan, onların da para kazanmaya hakkı var dedi ve kıs kıs güldü. Dine hayatlarını adadıkları için zengin olamamaları haksızlıktı.
Ormanlığın ortasında ahşap kulübeyi görmüştü. İçeride kimsenin olup olmadığını bilmiyordu. Karısının dediğine göre vardı. Dört kişi yaşıyordu. Dört yaratıcının elçileri buradaydı. Bu uğursuz yerde ne işleri vardı? Tapınaklarda olmaları daha iyi yaşayamazlar mıydı? Kulübeyi inceleyince neden burada olduklarını anladı. Onlar kaçaktı, yakılacak olanlardandı. O zaman gerçekten büyücüler diye fısıldadı. Rahiplik ve rahibelikten öteye geçmişlerdi, kara büyü denilen illetle uğraşıyorlardı. Siktir, buradan kaçmalısın. Seni bu yasaklı büyücülerle yakalarlarsa yakmakla kalmazlar dedi. Karısına kızarken buldu kendini. Aptal kadın, neden sonum olmak istiyorsun diye düşünürken kulübenin kapısı açıldı. İçeriden siyahlara bürünmüş, esmer tenli kel bir adam çıktı. Ona doğru bakıyordu. Artık istese de kaçamazdı. Çünkü adamın bakışlarına hapsolmuştu. O adam ne derse yapardı, içinden sonsuz bir itaat etme isteği geliyordu. Tanrılar aşkına! Ne oluyordu? Bu his nereden çıkmıştı?
Rahibin yaklaş fısıltısıyla kulübeye doğru yürüdü. Çürük ahşap basamaklara çıktı. Rahibin ela gözlerinden bakışlarını ayıramıyordu. Yağmurun şiddeti artmıştı. Rahip "Buraya neden geldiğini biliyorum, yeni doğan kızın için aklında soruların var. Gel, içeri gir." dedi. Rahibe karşı çıkmadı, itiraz etmedi. Uysalca içeri girdi.
İçerisi dışarısından daha sıcaktı, adam buna mutlu olmuştu. Fakat içerisi daha ürkünçtü. Küçük bir salonun içinde iki kadın, bir adam vardı. Kadınlar oturuyordu, önlerinde masa vardı. Birisi sapsarı saçlı, bembeyaz tenliydi. Buz mavisi gözleriyle onun sefil haline alaycı bakışlarla bakıyordu. İpek, mavi elbise giymişti. Bu kadın insan olamaz diyeceği kadar güzeldi. Bu kadın ne derse yaparım diye düşündü. Ah, kendine gel! Bu büyücülerin cazibelerine kapılma, insanüstü güzelliklerinin seni kandırmasına izin verme diye kendisini azarlasa da mavili rahibeye bakmaktan kendini alamıyordu. Onun yanındaki kadın ise ateş kırmızısından kumaşı bedenine dolamıştı. Esmer teni açıktaydı, simsiyah saçları kalçasına kadar geliyordu. Tırnakları korkunç derecede uzundu. Dudakları kıpkırmızı bir boyayla boyanmıştı. Gözleri ise siyahtı. O da güzeldi, çok güzeldi. Mavili kadın aydınlığı temsil ediyorsa o karanlık olmalıydı. Beyaz giyimli adam ayaktaydı. Kahverengi saçları tek örgüyle toplanmıştı. Pencereden dışarıya bakıyordu. Onu önemsemiyordu. Arkasındaki rahip öksürünce bakmıştı. Bu adam da çok güzeldi. Çıkık elmacık kemikleri, dolgun dudakları vardı. Cildi pürüzsüzdü. Bu insanlar nasıl bu kadar güzel diye sorguladı. Bu kadar güzel olmaları haksızlıktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gazap Tanrısı'nın Çocukları
Ficção HistóricaWattys'2022&2021 Yarı Finalisti/WattpadFantasyTr Krallıktan Akan Asalet Kategorisi!💜 SERİNİN TÜM KİTAPLARI AYNI ÇALIŞMADADIR! İnancın ve büyünün karıştığı topraklarda dört büyük yaratıcının kaderlerini değiştirdiği beş farklı kişi yaşıyordu. Bu beş...