Minik Englotte birden huzursuzlanıp ağlamaya başladığında Charlotte paniğe kapıldı, gözleri endişeyle büyüyerek bebeğini nasıl sakinleştireceğini bilemedi. "Ah, ne yapacağım şimdi? Engfa, yardım et!" diye seslendi, sesinde endişe dolu bir titreme vardı.
Engfa da hemen onun yanına gelerek şaşkın bir ifadeyle, "Sanırım... belki... uyutmaya çalışmalıyız?" dedi, ama kendisi de ne yapacağından emin değildi.
Seraphine hafifçe güldü, gözlerinde sevgiyle Charlotte'a bakarak, "Sakin olun, kızım. Henüz ne yapacağını bilememen çok normal," dedi ve ardından Elowen de gülümseyerek, "Süte ihtiyacı var," diyerek omzuna hafifçe dokundu.
Charlotte şaşkınca, "Süt mü?" diye sordu, gözlerinde hafif bir rahatlama ve şaşkınlıkla. Engfa'ya dönerek, "Bunu hiç düşünemedim!" diye fısıldadı, yüzünde ufak bir gülümseme belirmişti.
Bunu duyan Luther ve Moriah, mahremiyet sağlamak için nazikçe vedalaşarak odadan ayrıldılar. Charlotte, Elowen ve Seraphine'in rehberliğinde minik Englotte'u kollarına aldı ve onu dikkatle yerleştirerek emzirmeye başladı.
Charlotte'un göğsünden sadece süt değil, hafif bir kırmızılık da geliyordu; bu, vampirlerin ürettiği özel bir kan karışımıydı. Küçük Englotte, annesinin kanla dolu sütünü iştahla emerken hemen sakinleşti, yüzünde huzurlu bir ifade belirdi. Charlotte, kızının bu minik ama huzur dolu anını izlerken, içindeki tüm endişeler dağıldı ve yerini tarifsiz bir şefkat aldı.
Seraphine, ona gülümseyerek, "Bak, kızım, harika bir iş çıkarıyorsun. Annelik sana çok yakışıyor," dedi.
Elowen de hafifçe başını sallayarak, "Senin içgüdülerin en doğru yol göstericidir," diye ekledi. Charlotte, onlardan gelen bu destekle gülümseyerek Englotte'un huzurla beslenişini izledi; kalbinde sevgiyle parlayan bir anne olarak, her şeyin yolunda olduğunu hissediyordu.
Engfa ve Charlotte, büyülenmiş gibi minik Englotte'u izliyorlardı. Burnu, kaşları, yanakları, dudakları, çenesi... her detayı, ikisinin de izlerini taşıyordu. Gözlerinde tarifsiz bir hayranlık vardı.
Charlotte, gülümseyerek fısıldadı, "Engfa... Ona bak. İkimizin de küçük birer parçası gibi... Bu kadar mükemmel olabileceğini hiç hayal etmemiştim."
Engfa, kızının minik burnuna dokunarak gülümsedi, "Burnunu benden almış... Ama şu dudaklar tamamen senin, Charlotte. Her bakışta senin gülümsemeni görüyorum," dedi, hayranlıkla.
Charlotte, minik Englotte'un yüzünü inceleyerek, "Ve kaşlarına bak... o kadar güçlü ki, sanki dünyaya meydan okuyacak gibi," dedi hafif bir kahkahayla.
Engfa, başını onaylayarak salladı, "Evet, ikimizin ruhunu taşıyor. Senin zarifliğin ve benim inatçılığım... Küçük bir kraliçemiz oldu."
Charlotte derin bir iç çekerek, "O bizim en güzel eserimiz, Engfa..." diye fısıldadı, gözleri dolu dolu.
Engfa da aynı hayranlıkla Charlotte'a baktı, "Birbirimizin ruhundan bir parça taşıyan bu küçük mucizeye birlikte hayat verdik... Bizim sevgimizin en özel yansıması."
Ailesi, genç çifti baş başa bırakmıştı. Minik Englotte, karnı doymuş bir şekilde, huzur içinde uyuyordu. Charlotte ve Engfa, bir yandan bu küçük mucizeyi izliyor, bir yandan da bu anın tadını çıkarıyordu. Engfa, Charlotte'a bakarak endişeyle sordu, "Nasıl hissediyorsun, aşkım?"
Charlotte, derin bir nefes alarak gülümsedi, "Yorgunum... Kaslarım hala ağrıyor, ama iyileştirme özelliğimi aktif ettim. Merak etme, birazdan toparlarım. Şifacı büyücü gitmeden önce beni kontrol etti zaten. Bacaklarımın arasında ki doğum yarası hızla iyileşiyor. Toparlanacağım yani, endişelenme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasia"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...