Güneyle Songül, evlerinde başbaşa oturuyolardı.
Güney : ee memnun musun hayatından gelin hanım...
Songül : memnunum sevgili... zaten çok birşey değişmedi ki, benle kalıyordun...
Güney : kötü birşeymiş gibi söyledin
Songül : yook sevgili öyle değil... kötü değil. Hatta çok güzel. Ya bak oğlum, ben bizimkileri kaybettikten sonra çok kötüydüm. Sen vardın yanımda. Diğer arkadaşlarım, Serkan falan da vardı ama sen başkaydın... hep destek oldun, tüm kahrımı çektin...
Güney : çektim valla.. çok çektirdin bana ama
Songül : evet işte.. ben de farkındayım.. ama var ya o hırsız eve girdiğinde, sen hızır gibi yetiştin...
Güney : tabii gelcem kızım. Aklım çıktı var ya... aradın beni nefes nefese, dedin ki hırsız girdi eve. Dedim acaba Songül ne halde, iyi mi? Birşey yaptılar mı?
Songül : iyiydim ama sen gelince daha iyi oldum...
Güney : biliyorum... ondan bırakmadım ya seni zaten... gerçi benim de işime geldi.
Songül : nasıl?
Güney : sonuçta senle kalmak istiyordum. Bundan daha iyi bi bahanem mi vardı? Hem gözümün önünde olacak seni koruyacaktım, hem de senle kalacaktım...
Songül : vay vay vay... ben de diyorum Güney beni seviyo, beni korumak istiyo falan... hepsi hikayeymiş meğerse... sevgili bu işi fırsata çevirmiş meğer...
Serkan yoldayken Songülle Güney'i arayıp Mesude teyzenin evine gelmelerini söylemişti. Güney de Songüle haber verdi ve yola çıktılar...
Songül : nerden çıktı ki bu şimdi?
Güney : bilmiyorum, gidin biz de geliyoruz dedi. Başka da birşey demedi... çok garip
Songül : hih! Güney... acaba bir gelişme mi var? Yani Eylülle alakalı?
Güney : bunca yıl sonra mı? Sanmıyorum...
Songül : ya bir kadın cesedi bulunmuşsa ve o Eylülse... Güney bak nerde olduğunu bilmeyelim ama ölmemiş olsun... öldüyse de bilmeyelim... ben bunu görmeye katlanamam... ölmemiş olsun ne olur...
Güney : umarım... umarım öyle değildir...
İkisi de ağlamaya başlamıştı..
Güney : öf be kızım! koca adamı ağlattın Songül...
Songül : özür dilerim... bilmiyorum... belki de abartıyorum... belki Mesude teyze bizi özledi ve bizi çağırdı. Olabilir...
Güney : belki de Mesude teyze hasta falandır... ondan çağırmıştır...
Songül : öyleyse umarım ciddi birşeyi yoktur...
Güney : umarım Songül... umarım
İkisi de oraya vardığında Serkanın arabasını henüz göremezler...
Songül : daha gelmemiş.. içeri girelim hadi...
Mesude teyze onları görünce içeri alır..
Mesude : gelin çocuklar... sanırım Eylülle ilgili bir haber var. Serkan apar topar geleceğini söyledi..
Güney : umarım güzel birşeydir.
Mesude : çocuklar ben hiç sanmıyorum... bunca yıl sonra güzel bir haber beklemiyorum ama eğer yakın bir zaman kadar yaşadıysa, son bir kez cesedine bakıp onu öpüp koklamak isterim...
Üçü de ağlıyordu...Songül gidip ona sarıldı...
Songül : benim annem de babam da öldü ama sen benim annem gibi oldun Mesude teyze..
Mesude : güzel kızım benim... sen benim kızım gibisin... bir kızımı kaybettim ama iki oğlum, bir de kızım oldu benim...
Güney de sarıldı... sonra kapı çaldı...
Mesude : geldi...
Mesude kapıyı açınca Serkan gülüyordu...
Serkan : Mesude teyze, önce sakin olmanı istiyorum... otur ve sakin ol tamam mı?
Mesude : cesedi mi bulundu?
Güney : kardeşim nooluyo?
Serkan : Eylül yaşıyo
Songül : ne?!
Serkan : evet yaşıyo...
Mesude : nerdeymiş? İyi mi? Yaşıyo dedin iyi mi kızım? Fotoğrafı var mı? Noolur birşey söyle oğlum
Serkan : fotoğrafı yok ama daha iyisi var... sakin olmanızı istiyorum...
Güney : ne?
Serkan : Eylül... gelir misin?
Eylül içeri gelince Mesude çığlık atar....
Eylül : anne...
Hepsi şok olmuştu...
Güney : nasıl?
Serkan : oturun da anlatsın...
Hepsi Eylül'e sarılırlar... Eylül en son tekrardan annesinin yanına gelir ve anlatmaya başlar...
Eylül : eskiyi çok hatırlamıyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Teen Fiction2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...