Serkan artık sinirlerine hakim olamadığını hissediyordu. Kızına tam kavuşmak üzereydi ki yeniden kaybetmişti. Şimdi o iki adam her kimse ona cezasını fazlasıyla verecekti...
Serkan : ben merkeze geliyorum...
Telefonu kapattığında Eylül bir cevap bekliyordu ondan. Nasıl söyleyecekti ki kızlarının kaçırıldığını?
Eylül: ee Serkan? Ne oldu? Bulundu mu?
Serkan: hayır... kahretsin ki hayır! Ama bulucam... kızımızı bulucam Eylül...
Eylül hiçbir şey söylemedi, aslında çok telaşlı ve korkuyordu ama yapılacak hiçbir şey olmadığını da biliyordu. Zaten ne yapılacaksa Serkan yapardı, polis olan oydu...
Hazırlanıp Işık'ı da yanlarına alarak taburcu olup hemen arabaya binerek bir an önce eve giderler. Yolda kimse konuşmuyordu, Eylül ne ağlıyor ne de konuşuyordu, hiçbir şey de sormamıştı. Serkanın eli ayağına dolaşmışken Eylül'ün bu sakinliği onu endişelendirmişti...
Serkan : Eylül... hiç konuşmadın. Ne olur bir şey söyle...
Eylül yine cevap vermedi...
Serkan : Eylül... korkuyorum... ne olur bir şey söyle, bir tepki ver. Kız, bağır, çağır, ağla ama böyle durma. Endişeleniyorum... zaten Yağmur için endişeliyim, bir de aklım sende kalmasın ne olur... ne olur bir tepki ver...
Eylül: tepki vereyim öyle mi? Gerçekten istiyor musun bunu Serkan?
Serkan arabayı kenara çekip durdurdu ve arkası döndü, arka koltukta oturan Eylül'ün gözlerine baktı...
Serkan: evet. Konuş, bir şey söyle ama böyle durma...
Eylül: peki.... Yağmur kayıp! Kim bilir kim kaçırdı? Herkes beni alıp büyüten aile gibi iyi çıkmıyor.. hele bu devirde öylesi bulunmaz. Benim kızım kim bilir kimlerin elinde... ne halde...
Serkan arabadan inince Eylül de indi ve yanına geldi, bağırıyordu...
Eylül: senin yüzünden benim kızım kayıp Serkan. Senin yüzünden ben nerdeyse oğlumu kaybedecektim. Kendi ölümüm umrumda bile değil, arkada bıraktığım iki cana üzülürüm sadece. Ama bunlar senin suçun. Tatil yapalım dedin, istemedim. Yağmur'u anneme bırakalım dedin, benim içim rahat etmiyor demiştim Serkan! Ama sen ısrar ettin! Bak şimdi ne oldu... Yağmur'u birileri kaçırdı, benim kızım kaçırıldı... organ mafyası mı çocuk satıcıları mı yoksa sapık mı? Sadece para için kaçırsalar bile şuan o kadar parayı verebilecek miyiz? Elimizden bir şey gelmeyecek...
Serkan: haklısın...
Eylül, Serkanın göğsünü yumruklamaya başladı, bir yandan ağlıyordu zaten ama yine de bağrıyordu...
Eylül: haklıyım tabii, senin suçun! Senin! Yağmur, benim kızım senin yüzünden kaçırıldı Serkan... tabi sana göre hava hoş! Senin çocuğun değil ne de olsa, senin canından can gitmiyor... ama benim gidiyor işte! Kızım aç mı açıkta mı, hatta yaşıyor mu onu bile bilmiyorum ben! Bünyesi de çok zayıf onun, hemen hasta oluyor zaten. Oğlun da doğdu, senin canından, senin kanından çocuğun sağlıklı, güvende, Yağmur nerde olursa olsun umrunda olmaz artık. Ama ben kızımın cesedini görmeye dayanamam Serkan! Ben kızımın yokluğuna senelerce katlanamam! Sen yaparsın ama ben yapamam!
Serkan: Eylül sen ne dediğinin farkında mısın?
Eylül: gerçekler zoruna mı gitti Serkan?! Kızımın başına senin yüzünden bir şey gelirse... o zaman Işık'ı da unut. Sen de kendi kanından olan çocuğun acısını çekip anlarsın benim ne çektiğimi...
Serkan sinirle arabaya bindi, Eylül de binmişti ama göz yaşları dinmiyordu bir türlü... Saatler sonra eve vardıklarında kapının önündeki ekibi görürler önce... Serkan eve girmeden sadece Eylül'ü bırakır ve merkeze gider. Kızıyla ilgili ipucu arayacakken amiri çağırır...
Amir : ekibi hazırla, ihbar üzerine bir çeteyi indireceksiniz
Serkan: amirim ben gidemem, kızım...
Amir : olanları duydum, diğer ekip zaten şuan kızını ve yanındaki erkek çocuğunu arıyor Serkan, ama sen polissin, sana verilen emirleri yerine getireceksin.
Serkan: amirim, yapmayın, ben kendimi veremem...
Amir : vereceksin! Dünya senin kızının etrafında dönmüyor. Dediğimi yap! Dikkatini ver, adrese gitmek için bir ekip al yanına ve hemen git. Sana zaten fazladan bir gün izin verdim şimdi dediğimi yapacaksın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Teen Fiction2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...