Serkan aniden Eylül'e döner...
Serkan : ne? Eylül bunu benim yaptığıma inanmıyorsun dimi? Ben yapmam, yapamam. Ufacık bebeğe, bir çocuğa, bir kıza ben el kaldırır mıyım? Yapamam Eylül...
Eylül birşey söylememiş hala ağlıyordu...
Murat : herşey ortada, ne diye zorluyorsun? Dua et polissin, sana vurmuyorum. Çünkü kızımla geçireceğim o çok değerli vakti karakolda senle birlikte geçirmek istemem
Serkan : sus lan sus! Ben Yağmur'u gözümden sakınıyorum be! Böyle birşey yapabilir miyim? Kendi evladımdan farkı yok benim için....
Murat : bilemem...kendi kendine olmadı ya
Serkan : Eylül buna inanmıyorsun dimi? Yapamam ki... yapamam... asla... dün uyurken ben öyle dikkatli oldum ki, yapmış olamam dimi? Dün yanımızda uyuyorken ona yanlışıkla birşey yapmış olamam dimi? Çünkü bilerek böyle birşeyi asla yapmam...
Eylül: hayır.. hayır tabii ki Serkan... aklımın ucundan bile geçmez böyle birşey...
Eylül, Serkan'ı telkin etmek için elini Serkan'ın dizine bırakır....
Murat : bu kadar mı güveniyorsun sen kocana?
Eylül: evet tabii ki güveniyorum. Serkan sırf öperken Yağmur'un canı acımasın diye her gün sakallarını kesiyor, onu kucağından indirmiyor, işini bırakıp onunla ilgileniyor, kızıma baba oluyor, kendi kanından olan babasının vermediği sevgiyi o veriyor, kendi oğlundan ayırmıyor, aksine onunla daha çok ilgileniyor, o uyutuyor, altını o değiştiriyor, acıktığı zaman anlıyor, en son ne zaman emzirdiğimi biliyor. Arkadaşlarına gururla anlatıyor Yağmur'u. Senin gibi bakıcıya bırakıp kaçmıyor. Sevgiyle ilgilenip onunla oynuyor, konuşuyor. Kaçmıyor, utanmıyor ondan. Şimdi sus, kapa çeneni...
Serkan : şişşt... tamam ağlama... neden ağlıyorsun?
Eylül: Serkan... kızımız gerçekten hasta... bu morluk... morluk iyi değil, hiç iyi değil...
Serkan : aklımıza gelen şey mi yoksa? Allah kahretsin!
Murat : nooluyo? Nesi var Yağmur'un? Hasta dedin...
Eylül: evet hasta.. tam bilmiyoruz ama muhtemelen kanser... Yağmur'un tüm kan değerleri yerlerde. Akşam hastaneydik çünkü ateşler içindeydi. Selim'i biliyorsun o ilgilendi Yağmur ile, birlikte sonuçlara baktık, o da şüphelenmişti ama yemin ederim bu morluk daha dün yoktu...
Murat : kanser... lösemi mi?
Eylül: muhtelemen... kahretsin...
Murat : bak Duru, inat etme, Yağmur'u iyi bir hastaneye götürelim, tüm masrafları karşılarım ben. Gerekirse yurtdışına götürürüz...
Eylül : hayır hayır... biz ilgileniyoruz. Sen karışma yeter. İzin ver, bu hafta burda kalsın Yağmur. En azından biraz gözümün önünde olsun, ona bakmak, iyi etmek istiyorum.
Murat : ama hatırlatayım o benim kızım ve ben onu çok özledim
Serkan : bırak palavrayı... inat etmeyi kes. Kalsın burda işte, bırak annesi de doktor zaten, ilgilensin kızıyla. Bakıcıyla olacak iş değil...
Murat : sorun yok, Eylül kızından ayrılmayacak ki...
Eylül: nasıl yani? Ayırmayacak mısın?
Murat : bu durumda seni ondan ayırmam Eylül. İnsafsız değilim ben, halden anlarım
Eylül: sağol...
Murat : toparlanın hadi... bir an önce çıkalım...
Eylül: ne?
Serkan: ne demek bu şimdi? Ne gitmesi?
Murat : Kızım ve annesi benle geliyor demek oluyor babacık. Daha açıklayıcı oldum mu?
Eylül: ben seninle hiçbir yere gelmem
Murat: o zaman Yağmur benle kalıcak. Ondan ayrılmak istemiyorsan sana asla engel olmam. Evde bolca oda var, gerçi ikimizin ortasında yatırmak istersen de hayır demem biliyorsun...
Serkan: yok artık ben dayanamıyorum...
Serkan, Murat'a bir yumruk indirir...
Serkan : düzgün konuş lan! Bak bir dahakine seni içeri atarım. Ciddiyim yaparım!
Murat, çenesini tutarak sırıtır...
Murat : hangi sebeple komiser? Kızımın annesiyle aynı yatakta uyumak suçuyla mı?
Serkan tekrar vuracakken Eylül araya girer...
Eylül: Serkan... canım noolur yapma.. bırak noolur
Eylül Serkan'ı sakinleştirmeye çalışır... Serkan da kafasını sallayarak oturur...
Murat : ee geliyor musun Durucum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Fiksi Remaja2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...