Murat iş adamıyla zayıflamak üzere olan konuşmasını bitirip, ona bir egzersiz ve diyet programı verirken bir yandan bir kadınla hararetli bir şekilde konuşan Serkan'ı kesiyordu...
İş adamı kalkıp gidince Murat da Serkan'a görünmeden birkaç fotoğraflarını çekip Eylül'e göstermek için saklar. Çünkü direkt söylese Eylül ona asla inanmazdı...
Murat eve geldiğinde Eylül hala oturuyordu...
Murat : ben geldim...
Eylül: ee? Naapıyım? Hoşgeldin öpücüğü falan mı verecektim?
Murat : fena olmazdı ama şansımı zorlamıyorum
Eylül: bence de.
Murat : en azından günümün nasıl geçtiğini sorabilirsin...
Eylül birşey demeden kafasını çevirir...
Murat : çok ilginç bir randevuydu, gerçekten... hayat işte tesadüflerle dolu. Ama iyi ki gitmişim...
Eylül: ben de birkaç saat kurtuldum senden. Saatler sonra da gidiyorum zaten, iki hafta yüzünü görmek zorunda kalmayacağım için öyle mutluyum ki...
Murat : ben olsam bu kadar emin olmazdım. Bence sen kendi isteğinle bu evde kalabilirsin Eylül.
Eylül: rüyanda görürsün anca.
Murat : o zaman yaklaşık 24 saat daha sık dişini, sonra evine gidersin. Gerçi öğreneceklerinden sonra kocanın güzel yüzünü görmek isteyeceğinden emin değilim.
Eylül : ne saçmalıyosun sen yine? Ne demek bu şimdi? Ne demek Serkanı görmek istemiceksin falan... ne öğrenecekmişim?
Murat : o zaman söylüyorum hazır mısın? Gerçi duyacakların pek hoşuna gitmeyecek ama neyse.. sen istedin sonuçta
Eylül: ne söyleyeceksen söyle hadi
Murat : şöyle ki Durucum, sen çok yanlış bir adama güvendin...
Eylül güler...
Eylül: hadi ya.. ne yani Serkan mı yanlış adam?
Murat : evet... ne yazık ki o. Kızıma baba diye seçtiğin adam başka kadınlarla ye-...
Eylül: ne diyorsun sen be?! Ne saçmalıyorsun?
Murat güler...
Murat: tabii ki bana inanmayacağını biliyordum Duru , seni öyle iyi tanıyorum ki... Ama ben kanıtlarla konuşurum, elimde o ana ait delil var.... Hani sana demiştim ya randevum ilginç geçti diye, cidden çok ilginçti. İşte, şans mı tesadüf mü kader mi ne dersin bilmem ama Serkan da ordaydı hem de sevgilisiyle beraber...
Eylül onun söylediklerine inanmayıp gözlerini devirir. Murat da bir yandan konuşurken bir yandan da telefonu çıkartıp restoranda çektiği fotoğrafları bulmaya çalışır, onları Eylüle gösterecekti...
Murat : Ben iş adamıyla toplantımı yapamaya gittiğimde, adamı beklerken bir de ne göreyim, Serkan girdi içeri, tek başına bekleyen bir kadının yanına gitti, sonra onunla yemek yiyip bir güzel sohbet etti... beni görmedi, görsün de istemedim zaten... güzel sarışın bir kadındı... bak hatta bana inanmayacağını bildiğimden kanıt olsun diye birkaç fotoğraflarını da çektim...
Eylül telefonu eline alıp fotoğraflara bakar ama gözlerine inanamaz...
Eylül : ama bu... nasıl?
Murat : beni dışlayıp kızımın babası dediğin adam, ilk fırsatta seni işte böyle aldatıyor...
Eylül: bu nasıl olur? Ona sordum ben... bana karakoldayım, çalışıyorum demişti
Murat : gördüğün gibi burası bir karakola hiç benzemiyor değil mi?
Eylül : neden?
Murat : aynı soruyu ben de kendime sordum. Neden yani? Hayır öksüz çocuğuna bile anne oldun, dul adam demeden şak diye evlendin. Güzelsin akıllısın, zekisin, çalışsan zengin de sayılırsınız, en azından onun memur maaşından daha iyi kazanırsın, daha ne istiyor ki? Neden seni aldatır? ama inan cevabı bulamadım
Eylül: hayır... bana neden yalan söyledi?
Murat : kader mi şans mı bilemedim ama bu anı gözlerimle gördüm Duru... zaten birşeyler karıştırmayacak olsa sana yalan söylemezdi, demek ki bir haltlar yiyor... benden bile uzun kaldı, artık nasıl doyamadıysa
Eylül: sus! Sus yeter! Kapa çeneni artık!
Eylül gözleri dolsa da ağlamıyordu, tartışmalarını bölense uyanan Yağmur'un ağlayışıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Novela Juvenil2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...