Serkan'ın ısrarıyla bir sürü fotoğraf çekildikten sonra eve gelirler. Eylül üstünü değiştirirken Serkan çocuklara göz kulak oluyordu. Yağmur ağlıyor, Serkan ne yaparsa yapsın susmuyordu, yine ateşi de vardı...
Serkan: Eylül, Yağmur'un ateşi var galiba yine
Eylül: of... evet hem de baya ateşi var Serkan. Hastaneye gidebilir miyiz? Yani evde olsa uzun da kendiliğinden geçmesini sağlardım ama birkaç gün sonra Murat alıcak biliyorsun, çocuğu iyileştirip götüreyim, o bakamaz şimdi Yağmur'a..
Serkan : tamam, hemen gidelim o zaman.
Eylül: sen Rüzgarla kal istersen, ben hallederim
Serkan: seni hastanede yalnız bırakmak istemiyorum. Rüzgar'ı anneme bırakıp gideriz
Eylül: tamam... çıkalım o zaman hemen
Hastaneye geldiğinde hemşireler Yağmur'la ilgilenirlerken Eylül de onları izliyordu...
Hemşire : ateş düşürücülü serumu burda hazır, doktor gelince hemen bunu taktıracaktır zaten, hemen sonrasında da düşmeye başlar ateşi. Doktorumuz da şimdi gelir zaten, merak etmeyin...
Doktor geldiğinde Eylül gözle görülür bir şekilde rahatlamıştı...
Eylül: Selim... iyi ki sensin nöbetçi..
Selim : aa Eylül...nooldu hasta kim? Yakının mı?
Selim, Yağmur'u görünce şaşırmıştı...
Eylül: kızım... iki haftaya kadar birşeyi yoktu. Ama 2 hafta önce bensiz başka bir yerde kaldı birkaç günlüğüne, pek ilgilenmemişler orda. Geri aldığımda da ateşi vardı...
Selim : ufacık engelli kızını başka birine mi emanet ettin? Neden böyle birşey yaptın ki Eylül? Sorumsuz-....
Serkan: cümlenin devamını getirme bence doktor Selim
Selim: pardon siz kimsiniz?
Serkan : Serkan... Eylül'ün eşi... şimdi sohbet edeceğine kızımla ilgilen lütfen...
Selim, Yağmur'un genel muayenesini yapıp ateşini ölçerken bir yandan konuşuyordu...
Selim : Eylül, eşin başka biri değil miydi? Ben mi yanlış hatırlıyorum? Gerçi neredeyse haftada bir ellerinde çiçeklerle hastaneye gelen birini hatırlayamamak ayıp olurdu...
Eylül: onunla boşandık biz. Kızım da iki gündür ondaydı, mecburi olarak... Sorumsuz bir anne değilim ben, babası olacak adamdır sorumsuz olan...
Selim : öyle demek istemedim, özür dilerim
Serkan: ara ara ateşlendi iki hafta boyunca. Eylül bu zamana kadar hastaneye götürmek istemedi, sonuçta doktor olan o, ben de birşey yapamadım.
Selim : kusuyor mu peki?
Eylül: sık değil ama evet.. aslında iştahı da pek iyi değil, fazla emziremedim
Selim : tamam.. ben kan aldırıp birkaç birşeye baktırıcam, serumu da ona iyi gelecek zaten.
Selim gittikten sonra hemşire kan almak için gelir ama Yağmur sürekli ağlıyordu... Serkan yatağa, Yağmur'un yanına oturup saçlarını sever...
Serkan: şişşt... babacım tamam geçti...
Eğilip saçlarından öper...
Eylül: hadi al artık şu kanı, ağlatma artık
Hemşire : damarı bulamıyorum...
Eylül: ver bana ben yaparım...
Hemşire : siz...
Eylül: ben de doktorum, birkaç ay öncesine kadar bu hastanede çalışıyordum genel cerrah olarak. Kan alabilirim yani...
Hemşire istemeye istemeye kan almayı ona bırakır... Eylül yavaşça kan alırken Serkan da Yağmur'un saçlarıyla oynuyordu...
Serkan : işte bu kadar bebeğim, bitti... geçti...
Hemşire serumu takıp kanları da alır gider...
Serkan: doktoru iyi mi? Tanıyorsun belli ki
Eylül: evet Selim çok iyi bir doktor. Gerçi biraz fazla konuşur ama...
Serkan : orasını anladım zaten...
Eylül: sen de pek sevemedin galiba...
Serkan : düzgün konuşsaydı severdim, ama o boş konuşuyor. Benim sevip sevmemem önemli değil, kızımı iyileştirsin yeter, önemli olan o
Eylül: birşeyi yok ki babası... çocuk bu, hastalanır. En kötü ihtimalle, bir enfeksiyon falandır, antibiyotikle düzelir hemencecik...
Serkan : umarım güzelim...
Eylül: sen mükemmel bir babasın, bunu biliyorsun dimi?
Serkan: teşekkür ederim...
Eylül: ciddiyim Serkan... şuraya bak, Yağmur şimdiden seni çok seviyor...
Serkan : prensesimle duygularımız karşılıklı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Teen Fiction2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...