94.Bölüm - Anne, Baba

267 40 23
                                    

5 yıl sonra
"Babiş! Babiş! Hala uyuyor musun?"
Serkan sabah bu sesle uyanmıştı, yatakta tek olduğunu fark etmesi uzun zaman almamıştı, alışştı buna artık...

Serkan odadan çıktı ve sesin geldiği yöne ilerledi. Kızı mutfaktaydı ve üstü başı batmıştı...

Serkan: günaydın...söyle prensesim? Ne oldu? Naaptın böyle?

Yağmur : anneme kahvaltı hazırlamak istedim ama unu döktüm...

Serkan : ne yapacaktın ki unla?

Yağmur : krep! Annem çok seviyor ya hani.

Serkan: evet ama sen tek başına yapamazsın ki... hem sana tek başınayken ateşle oynamamanı söylemiştim dimi?

Yağmur : işte onun için seni uyandıracaktım zaten. Ama hepsini döktüm...

Serkan cevap vermedi... yerdeki, tezgahtaki ve Yağmur'un üzerindeki unlara baktı sadece...

Yağmur: babiş! Bana kızdın mı yoksa? Ama bilerek olmadı ki, istemeden oldu...

Serkan : niye kızayım ki babacım, hadi anne görmeden silelim hepsini...

Yağmur : ama krep?

Serkan : daha kolay bir şeyler yapmaya ne dersin? Mesela, tost! Ben sana ekmekleri hazırlarım, sen de içine koyacağın malzemeleri seçersin, anlaştık mı?

Yağmur : anlaştık!

Serkan kızını tezgaha oturtup unla kaplanmış burnundan öper, Yağmur da kıkırdamıştı... Serkan malzemeleri hazırlayıp yerleri ve tezgahı temizlemişti ki Eylül anahtarla içeri girdi...

Eylül: aa! Uyandınız mı?

Yağmur : yaa anne! Erken geldin...

Eylül: ne oldu? Ne karıştırıyorsunuz siz?

Serkan: kızımla benim aramda...

Eylül: iyi... öyle olsun bakalım. Ben duş alıcam...

Serkan : eğer yardıma ihtiyacın olursa...

Eylül, karşısında muzip bir şekilde sırıtan Serkan'a bakıp gülmüştü...

Eylül: eh yani Serkan! Çocuğun yanında...

Serkanın umursar gibi bir hali yoktu, sırıtmaya devam ediyordu...

Yağmur : sen de mi tek başına yıkanırken zorlanıyorsun annecim?

Eylül: evet canım.. sırtıma yetişemiyorum bazen

Serkan gülüyordu...

Yağmur : ben de sana yardım edebilirim...

Eylül, Yağmur'un yanına gelip elini öper ve daha birkaç ay önce takılmış olan robot kola bakar... Yağmur o kolla çok daha rahat hareket ediyordu.

Eylül: sen bu minik ellerinle annenin sırtını mı yıkayacakmışsın... güzel kızım benim...

Serkan : hadi... kahvaltıyı atlamak yok. Git duşunu al sonra gel...sen gelmeden başlamıcaz

Eylül gülerek odasına geçti... çok yorulmuştu. Belki de artık sabah yürüyüşlerini bırakmalıydı. Bunu düşündüğü an karnındaki sert tekmeyi hissettiğinde güldü...

Eylül: sen de mi? Bırakalım mı yani yürüyüşü? Evet, artık bırakalım...

Eylül duştan çıkar çıkmaz kahvaltı için mutfağa geçti. Çok acıkmıştı... tabağında bir tane kepekli tost görmüştü ama bu farklı bir tosttu. Üzerinde yeşil zeytinden iki göz, tepede iki yandan uzayan maruldan iki tutam saç, domatesten de bir ağız vardı, gülüyordu... beceriksizce yerleştirilmiş zeytinler, bunu kimin yaptığını belli ediyordu, Eylül gülümsedi...

Yağmur : sensin o... gözlerin yeşil diye yeşil zeytin koydum... ama saçların için bir şey bulamadım, rengi benzemedi ama şekli benzedi, dalgalı gibi oldu bak...

Eylül: çok haklısın... buna bayıldım ben. Bu hayatımda gördüğüm en şirin tost. Teşekkür ederim

Serkan : benim zeytinlerim siyah... ama saçlarım için yaratıcı bir şey buldu kızımız... limon...

Eylül, Serkanın tostunun üzerindeki limon kabuğuna bakıp kahkaha attı...

Eylül: çok mantıklı...

Yağmur : beğendiniz mi gerçekten?

Serkan: bayıldık...

Eylül de Serkan da iki yandan Yağmur'un yanaklarından öper... Yağmur bir eliyle annesinin karnını severken bir tekme hisseder...

Yağmur : o neydi? Sana vurdu mu? Canın acıdı mı?

Eylül: hayır annecim, acımadı. Tekme diyorlar buna...

Yağmur : neden tekme atıyor, sığmıyor mu oraya?

Eylül: hayır... sığıyor tabii ki ama hareket ediyor işte... hem sen de tekme atıyordun...

Yağmur: yaa...

Eylül: yaaa...

Serkan : hadi bakalım, daha fazla konuşmak yok herkes tostunu yesin.

Kapı çaldığında Serkan bakar, karşısında tanımadığı iki kişi vardı. Eylül de kapıya, kimin geldiğinde baktığında elindeki meyvesuyu bardağını yere düşürmüştü...

Serkan: Eylül? İyi misin?

Eylül: anne? Baba?

Kadın : Duru...

Serkan : Eylül... sen onları tanıyor musun?

Eylül: Serkan, onlar benim annemle babam... yani, yedi yaşımdan sonra yıllarca bana bakan insanlar...

Savrulan Yapraklar ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin