Eylül, Murat'ın çalışma odasına doğru yürüdü, tam içeri girecekken kapının aralık olduğunu farketti, içerden sesler geliyordu. Muhtemelen Murat telefonda biriyle konuşuyordu.Dinlemeye hakkı olmadığının farkındaydı ama içinde Yağmur'un isminin geçtiğine kulak misafiri olunca dinlemeye başladı...
Murat : ...evet evet... bebek benim bebeğim sonuçta. Yağmur benim ama bilmiyorum, bana aitmiş gibi gelmiyor... kucağıma aldım defalarca ama aldığım gibi bırakmam bir oluyor çünkü dayanamıyorum... dedim ben, benim alabileceğim bir sorumluluk değil...
Eylül kulaklarına inanamıyordu... demek ki Murat kucağına alıp saniyesinde beşiğe bırakıyordu... geçenlerde de arkadaşlarının yemeğine giderken Yağmurun götürmek istememişti...
Murat : ya canım... dedim ya... çocuğum var ama öylesine yani... sen çocuğum var diye benden vazgeçme... evliliğim de çocuğum için zaten... aynı yatakta bile yatmıyoruz aylardır... çocuk da umrumda değil biliyorsun, sana daha önceden anlattım bunu
Her cümlesinde Eylül daha da iğreniyordu Murat'tan.... konuşmasının bitmesini bile beklemeden, hiç vakit kaybetmeden içeri daldı....
Murat : Eylül?
Eylül: sen ne rezil bir insansın ya! Senden tek birşey istedim! Tek birşey! Çocuğuna baba ol dedim! Ona babalık yap dedim! Sen çocuğundan utanıyorsun! Onu sevmiyorsun! İstemiyorsun onu
Murat aceleyle telefonu kapatmıştı...
Murat : Eylül bak öyle değil....
Eylül: ben de seni istemiyorum! Çık git evimden!
Murat : ne?!
Eylül : çık git diyorum...
Murat : Eylül bu ev benim farkındaysan.. sakinleş öyle konuşalım...
Eylül: senin demek... peki... ben gidiyorum. Yağmur'u da alıp gidiyorum evinden.. ama bu sefer sahiden bitti. Ayaklarıma da kapansan, yalvarsan da dönmem. Çünkü senden iğreniyorum... bundan sonra sen istesen de çocuğunu göremeyeceksin... çünkü onu sana göstermicem... sen onu haketmiyorsun...
Murat : sağlıklı düşünemiyorsun sen
Eylül: bana hasta muamelesi yapmaya kalkma Murat! Hasta olan sensin! Hasta olan senin kalbin... şu minicik canın ne suçu var be! Bebek o masum bebek... inan bana seçme şansı olsa baba diye senin gibi rezil bir insanı seçmezdi zaten...
Murat : Eylül... ben size her türlü yardımı ederim
Eylül: senden tek kuruş istemedim. Sadece baba ol istedim. Çocuğuna para değil, sevgi ve ilgi ver istedim... Sen onu bile beceremedin... sevmek bu kadar zor mu ya? Sana zararı olmayan bu canı sevmek bu kadar mı zor? bundan sonra da tek kuruşunu istemem...
Murat : nasıl yapacaksın? Tek başına mı büyüteceksin? O kadar masrafı olacak, ilgi isteyecek bu bebek...
Eylül: ben Yağmuru senden fazla düşünüyorum hiç merak etme... artık kendimi tamamen ona adarım ben... ona anne de baba da olurum... babası baba olacak bir adam değil zaten...
Eylül sinirle birkaç parça eşya alır ve annesinin yanına gider... ama Mesude de Nazan da ağlıyordu...
Eylül: Yağmur... anne? Yağmur...
Mesude : Yağmur iyi kızım... sakin ol
Eylül: o zaman... neden ağlıyosunuz? Nazan teyze...
Nazan : Beren... Beren doğum sırasında ölmüş... Serkan, oğlum çok kötüydü...
Eylül: hih! Peki bebek?
Nazan : bebek iyiymiş ama Beren dayanamamış... çıkamamış ameliyathaneden...
Eylül bunu duyunca çok kötü hissetmişti kendini... minik bir can daha annesinin kokusunu içine çekemeden, onu tanıyamadan annesiz kalmıştı...
Nazan : buraya gelecek... benimle kalsınlar...
Mesude . Bence de... sen de ona yardımcı olursun. Şimdi erkek adam beceremez bebek bakmayı...
Nazan : evet... ah be oğlum... gencecik kızdı be Mesude... çok yazık oldu... daha çocuğunu alacaktı kucağına... çocuğunu büyütecekti daha... oğlum baba olduğuna sevinemeden karısını kaybetti, ne acı...
Serkan tek başına, kucağında oğluyla ağlıyordu. Yapayalnızdı... Beren'e aşık değildi ama ne olursa olsun oğlunun annesiydi o, ölmesini asla ve asla istemezdi... annesinin isteğiyle İstanbul'a geri dönecekti... zaten dönmesine engel bir durum da yoktu. Gitme amacı zaten Beren'i Eylül'ün kocasından uzaklaştırmaktı, geri dönebilirdi, Beren yoktu artık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Teen Fiction2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...