O anı düşünmek Serkan'ın sadece iki saniyesini aldı. Sonrasında kendine gelip anında bir şey yapması gerektiğine karar verdi.
Mesleğe ilk başladığı zamanlarda Serkan ilk yardım da öğrenmişti ve hatırladığı ölçüde bunu Eylül için de uygulayabilirdi, zaten başka şansı da yoktu ya... Hemen kalp masajına başladı...
Serkan: 1,2,3 hadi sevgilim... noolur noolur noolur...1,2,3 hadi Eylül, hadi canım
Eylül, gözleri kapalı olmasına rağmen gözlerine giren yoğun ışık ile uyandı... etrafına baktı ama kimse yoktu...
Eylül: Serkan? Serkan, nerdesin canım?
Serkandan cevap gelmez, Eylül yataktan kalkıp etrafına bakar. Evde kimse yoktu
Eylül: Yağmur, kızım... saklanbaç mı oynuyorsun yine yoksa?
Evde kimse yoktu ama dışarıdan gülme sesleri geliyordu. Eylül sesi takip etmeye başladı. Dışarı çıktı, farketti ki yine o tatile gittikleri kulübedeydi. Ama bahçe son gördüğü zamankinden çok farklıydı. O çamur içinde kalan bahçe yemyeşil çimenler ve rengarenk çiçekler içindeydi. Eylül yeniden gülme sesi duyunca sesi takip etti. Gördüğü şey, dizlerinin bağının çözülmesine yetmişti...
Arkası dönük halde Serkan ve Yağmur'u gördü... ikisi de yan yana yerde bağdaş kurmuş birşeyler konuşup gülüşüyorlardı. Eylül yaklaşınca Serkanın kucağındaki Işık'ı gördü. Ve konuşmaları da duyabiliyordu artık... birşey söylemeden gizlice onları izledi...
Yağmur : babiş! Çok ufak ama bu... bi de konuşamıyo daha
Yağmur güldü...
Serkan : evet çünkü o daha çok küçük. Biraz daha büyüsün o zaman konuşmaya başlıcak.
Yağmur: hani onunla oyun oynayacaktım? O hep uyuyo...
Serkan : biraz büyümesi lazım prensesim... o zamana kadar beraber oynarız, olmaz mı?
Yağmur : olur.. evcilik oynayalım mı?
Serkan: oynayalım...
Yağmur : sana çay yapayım mı babiş? Kek de var...
Serkan : çikolatalı mı? Çikolatalı kekine bayılıyorum
Yağmur : evet! Çikolatalı kek, nerden bildin?
Serkan : çünkü babişi çikolatalı seviyor diye prensesi babasına hep çikolatalı kek yapıyor...
Serkan plastik çay bardağından çay içiyormuş gibi yaptı ve önündeki tabaktan kek yiyormuş gibi rol yaptı Yağmur'a...
Serkan: annen de keki güzel yapardı ama senin kekin daha güzel prenses...
Yağmur : gerçekten mi?
Serkan : evet... gerçekten
Yağmur kıkırdadı....
Yağmur : kardeşimi kucağıma alabilir miyim?
Serkan: tamam, ama çok dikkatli ol tamam mı? Ağır gelirse de söyle...
Yağmur : tamam babiş, ben çocuk değilim
Serkan : ah, tamam prenses... özür dilerim..
Serkan, Işık'ı Yağmur'un kollarına bıraktı...endişeli duruyordu ama Yağmur onu sıkıca tutunca endişesi zamanla azalıyordu...
Yağmur : annem artık hiç gelmeyecek mi baba?
Serkan olumsuz anlamda kafasını salladı...
Yağmur : neden? Ben onu çok özledim
Serkan: ben de... ama biz iyi olucaz... sen ben Işık..bir aile olucaz canım. Annen de bizi uzaktan izliyor... o yüzden ağlamak yok tamam mı?
Eylül: Serkan? Canım neler diyorsun sen? Ben burdayım...
Serkanın onu duymuş gibi bir hali yoktu...
Eylül: Yağmur, annecim...
Yağmur da duymadı...
Yağmur : Işık... sen çabuk büyü tamam mı? Ben seninle oyun oynamak istiyorum
Serkan: sen ablasın, biraz beklemen gerekir. Sonra sen bakacaksın ona hep
Yağmur : bakarım. Ben onu çok sevdim, çok güzel kokuyo. Ama bezi öyle değil, o çok kötü kokuyo, öfff
Serkan: sen bebekken senin de bezin çiçek gibi kokmuyordu prenses...
Yağmur : yaa babiş!
Serkan gülüp Yağmur'a sarıldı ve onu öptü...
Yağmur : kardeşimin adı neden Işık?
Serkan: çünkü annen bana hep ışığım derdi. O yüzden Işık koyduk adını... sevdin mi ismini?
Yağmur : evet
Serkan: sevindim... hadi gel, içeri geçelim artık, kardeşin de uyusun
Yağmur, Işık'ın burnundan öperek onu babasına uzatır...
Eylül: canım ailem, ben de burdayım... beni görmediniz mi?
Yağmur da ayağa kalkınca Serkanın elini tutar ve birlikte sanki görünmez olan Eylül'ün yanından geçerler. Eylül arkalarından seslenir ama hiçbiri duymaz.
Sonra Yağmur birden babasının elini bırakıp koşmaya başlar, öyle hızlı gidiyordu ki, Serkan ardından koşup ona seslense de Yağmur dönmüyordu. En sonunda Serkan pes edip yavaşladı ve eve doğru yürüdü...Eylül de onun peşinden gidip hızla kapıya doğru yönelir. Serkan en son, Eylül'ü görmeden kapıyı hızlıca onun yüzüne kapatır...
Eylül kapıyı yumruklamaya başlar...
Eylül: Serkan! Işığım! Aç kapıyı ne olur... ben burdayım
Kapıyı açan olmaz..
Eylül pes edip kapının önünden ayrıldığı an kendini bir uçurum kenarında bulmuştu. Sanki az önce o yemyeşil bahçe yarılmış da evin kapısı uçurumun kenarında kalmıştı. Eylül aşağı baktı...
Eylül: ben yokum... kimse beni görmüyor... kızım, kocam... ben yoksam eğer... ölüyüm demektir... o zaman burdan düşsem... bana bir şey olmaz...
Ve Eylül kendini uçurumdan aşağı bırakır...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Tienerfictie2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...