Yağmur bir an durdu ve düşündü... gerçekten tanımak ister miydi? Sonuçta babasıymış o adam.
Serkan ise Yağmur'u tereddütlü görünce morali bozulmuştu. Hiç tereddütsüz onu tanımak istemediğini düşünürdü... gerçi Yağmur onun gerçek yüzünü bilmiyordu. Şuan Murat düzgün bir adam gibi görünüyordu. Taa ki...
Murat, bu esnada Serkan'ın yakasına yapıştı...
Murat : ne anlattın ona?! Ne anlattın da bu çocuk durup düşünüyo? Ben babasıyım, benimle gelmesi gerekir...
Ama sen Serkan... sen kendini babalık rolüne fazla kaptırdın Serkan ama kabul et, o benim kanımdan... hem de bana benziyor bak! O senin hiçbir şeyin... kabullen artık bunu...Murat, Serkan'a yumruğunu geçirince Yağmur ağlamaya başladı. Eylül de ne yapacağını şaşırmıştı...
Serkan: Şuan burda böyle sakin duruyorsam bu sadece Yağmur için... gerçi sen ne anlarsın zaten...
Murat : konuşma lan!
Eylül: yeter! Yeter! Durun artık!
Serkan : Yağmur'u da al dışarı çıkın Eylül...
Ama Yağmur dinlememişti... annesinin elini bırakıp Serkanla Murat'ın yanına giderek minik eliyle Murat'a vurmaya başlar...
Yağmur :hey! Yapma! Vurma babama! Vurma!
Murat geri çekilmişti...
Yağmur bir anda Serkan'ın kucağına atlayıp sıkı sıkı sarılır... korkmuştu, bir yandan ağlıyordu...
Yağmur: babama vurma! Yapma!
Murat : ama senin baban benim kızım, o değil...
Yağmur : seni sevmedim ben... babamı dövüyorsun. Seni istemiyorum ben. Git burdan...
Murat : ama seni kardeşine götürebilirim, resmini görmüşsün, biliyorum. Onu tanımak istemez misin? Bence istersin... benimle gelirsen, seni ona götürürüm...
Yağmur : sen varsan hayır! Sen annemi üzdün, babamı üzdün. Seni istemiyorum! Git!
Serkan, kucağındaki Yağmur'u sakinleştirmek için sürekli öpüyordu...
Eylül: çocuğu korkutuyorsun, git burdan Murat!
Murat : ben buraya bunun için gelmedim zaten Eylül... karımla karıştırdığınız haltları öğrendim...
Eylül: ee? Ne yaptık sanki?
Murat : boşuna uğraşmayın. Onu size göstermicem. Bi tek Yağmur'a belki... sonuçta aynı babadan olan kardeşi...
Serkan: ne kadar mantıklı bir adamsın sen ya.. (!)
Murat : ister kabul edin ister etmeyin, onu görmeye hakkınız yok... o benim çocuğum. Zaten Yağmur sizde, daha fazla zorlamayın, uğraşmayın. Bunu söylemeye geldim.
Eylül: tamam tamam... git artık!
Yağmur, sıkı sıkı babasına sarılır ve Murat gidene kadar kafasını onun göğsüne gömer...
Eylül: gitti annecim. Gitti...
Serkan: babamın yüzü uf oldu...
Eylül: tamam canım, geçer merak etme
Serkan : aynen prenses...
Yağmur : acıyor mu babiş?
Serkan: hayır bitanem acımıyor, merak etme
Eylül: kötü görünüyor Serkan...
Serkan sadece gülüyordu...
Eylül: ne oldu? Neden gülüyorsun?
Serkan: ben çok şanslı bir adamım... hem de çok. Şuraya bak, benimle ilgilenen çok güzel iki kadın var...
Eylül: dalga geçme Serkan...
Serkan: ayrıca... çok rahat bir tatil geçiricez. Hem de çok
Eylül: tatil mi? Ben iptal ederiz diye düşünmüştüm. Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun anlamıyorum. Yağmur'un peşine düşebilir...
Serkan : Murat bir süre nezarethanede kalsın da bizi rahat bırakmayı öğrensin...
Eylül: nezarethane mi? Nasıl olacak ki?
Serkan: az önce dayak yedim Eylül... bazen kocanın komiser olduğunu unutuyorsun galiba... bir polis memuruna hakaret ve kasıtlı şiddetten bir süre nezarethanede kalmasını uygun görüyorum...
Eylül de gülmeye başlar...
Eylül: delisin sen... ama evet haketti... hem de fazlasıyla. Güzel bir tatil olacak...
Serkan: fazlasıyla...
Eylül ve Serkan kızlarını Nazan'a bıraktıktan sonra yola çıkarlar...
Serkan : çok garip hissettim... Yağmurdan ilk defa bu kadar ayrı kalıcaz...
Eylül: bana da çok garip geldi... ama evlenince buna alışmak lazım...
Serkan: evlenmek mi? Kim evlenecekmiş? Yağmur mu? Rüyasında görür... o hep babişiyle kalıcak...
Eylül kahkaha atar...
Eylül: hı hı tabii tabii...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Teen Fiction2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...