Eylül donup kalmıştı. Semra ve Kenan, Muratla mı görüşmüştü? Ve Rüzgar... Rüzgar'ı bile görmüşler miydi?
Eylül: ne? Siz Muratla mı görüştünüz?
Kenan : evet... zaten onun sayesinde bulduk seni
Eylül: nerdeler? Nerde o? Her yerde aradık onu, tek bir izine bile rastlayamadık. Yurt dışında dimi?
Kenan : evet, Türkiyede değiller
Eylül: nerde? Oğlumuzu görmek istiyoruz
Semra : oğlunuz mu? Senin oğlun olamaz... yani o Yağmur ile yaşıt, birkaç ay küçükmüş
Eylül: evet... 2 ay küçük. Ama önemli olan bu değil. Aylarca ben baktım, ben emzirdim onu. O benim de oğlumdu...
Semra: bak kızım, çocuk bolluk içinde büyüyor, bırak hayatına öyle devam etsin...
Eylül: Ama...
Kenan : bence de. Gayet iyi bir yaşantıları var. Rüzgar iyi.. hem de çok iyi. Peşinde dört dönen bakıcıları, öğretmenleri var. Kafasını ikinci bir anne- babayla karıştırmaya gerek yok
Eylül: evlenmiş mi? Hale ile mi?
Semra : seviyor musun onu hala?
Eylül: hayır tabii ki. Ben onu hiç sevmedim ki şimdi seveyim... sadece mahkemede onunla evleneceğini söyleyerek aldı velayeti, o yüzden merak ettim
Kenan: karısı türk değil. Eğer merak ediyorsan...
Eylül: hayır başka bir şey merak etmiyorum...
Semra : peki... öyle olsun. Bak, sen bizim kızımızsın. Ne olursa olsun. Eğer bir şeye ihtiyacın varsa, bir şey istersen çekinmeden söyle. Tamam mı? Biz burdayız...
Eylül: istiyorum...
Kenan : söyle hemen halledelim
Eylül: adres istiyorum. Murat'ın adresini istiyorum.
Semra : Eylül, onu göremezsiniz, çocuğa haksızlık bu. Ayrıca Murat'a söz verdik
Eylül: gidemeyiz zaten. O kadar birikimimiz yok. Belli olmuyor mu? Sadece belki mektup ya da hediye falan göndeririz
Kenan : Eylül...
Eylül: lütfen... en azından nerde olduğunu bilelim... o aylarca bizim oğlumuz oldu, en azından bunu bilmeye hakkımız var...
Semra ve Kenan kararsız kalsalar da en sonunda adresi verirler...
Semra : bu adresi bizden almadın...
Eylül: hayır... sizden almadım.
Kenan : kendine iyi bak... eğer Yağmur için bir şey lazım olursa, torunumuz için her şeyi yapmaya hazırız...
Eylül: sanmıyorum ama ihtiyacımız olursa söylerim
Eylül şaşkın ve mutluydu. Rüzgar bu adresteydi, Serkan oğluna kavuşabilirdi... heyecanla odasına gider, Serkan da orda oturup bekliyordu...
Serkan: gittiler mi?
Eylül: evet, gönderdim... teşekkür ederim
Serkan; ne? Kızmayacak mısın buraya geldim, yanınızda oturmadım diye?
Eylül: hayır tabii ki... onları karakola götürmediğin için teşekkür ederim. Yapabilirdin ama yapmadın
Serkan : kendimi zor tuttum. Ama yapamazdım, arada sen varsın. Sen onları seviyorsun...
Eylül: yıllarca onlarla büyüdüm. Bana çok iyi davrandılar. Şuan başarılı bir doktorsam hep onlar sayesinde...
Serkan: ee ne istiyorlarmış? Neden gelmişler yıllar sonra?
Eylül : Muratla konuşmuşlar, hatta görüşmüşler
Serkan: ee?
Eylül elindekini uzattı Serkana...Rüzgar'ın vesikalık fotoğrafının arkasında bir adres vardı...
Serkan: italya mı? İtalya'da mı?
Eylül: evet... orda Serkan. Oğlumuz orda. Onu görebiliriz...
Serkan: göremeyiz.
Eylül: neden?
Serkan: gitmek istemiyorum.
Eylül: neden Serkan? Oğlumuz orda. Görelim onu, sarılalım, öpelim... baksana şu fotoğrafa... hiç mi özlemedin?
Serkan: özlemedim. Bizim bir kızımız var Eylül. Bir de oğlumuz olucak. Başka kimsemiz yok. O, Murat'ın oğlu.
Eylül: bunları söyleyen sen olamazsın... Rüzgar'ı Murat'a verdiğin günden sonra gece gündüz onu almak için uğraşan, ortadan kaybolduklarında arayıp soran, izlerine rastlayamayınca ağlayan sendin. Şimdi ne oldu da bu kadar umursamaz hale geldin?
Serkan: olmak zorundayım. Böyle baş ediyorum acımla. Özlüyorum Eylül hem de çok. Ama uzun zamandır görmeyince gerçek olmuyor. Şimdi onu bulsam, gitsem görsem sarılsam, her şey gerçek olacak. Eve döndüğümde toparlanamam... bu yüzden unutucaz ikimiz de. Birkaç ay sonra ikimiz de oğlumuza kavuşucaz, işte gerçek olan bu.
Serkan, elini Eylül'ün karnında gezdirir... bu söylediklerine rağmen, Rüzgar'ın fotoğrafı gözlerinin önünden gitmiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Novela Juvenil2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...