6.Bölüm - Falcı

406 45 24
                                    

ğünden sonra herkes evine dağılmıştı.

Serkan : seni de evine bırakayım, geç oldu

Beren : yok bırakma...

Serkan : olmaz ama, saat çok geç oldu

Beren : farkındayım, ama yarın işin yok, benim demişim yok. Biraz takılsak.. yalnız...

Serkan : naapabiliriz ki bu saatte?

Beren : bilmiyorum. Boza içebiliriz mesela... ya da birer kahve içip kendimize gelebiliriz

Serkan: kahve olur aslında... arkadaşlarımızın düğünüydü, bizim düğün hazırlıkları falan derken kendimizi unuttuk sanırım. Biraz vakit geçirmek iyi gelicek bize

Beren : ben de tam bundan bahsediyordum işte...

Serkan : şurda bir kahveci var sanırım, oraya kadar yürüyebiliriz

Beren : olur bana uyar...

Kahveciye yaklaştırdıklarında yaşlı bir kadın onları durdurdu...

Kadın : durun durun durun...

Serkan: teyzecim... bir sorun mu var?

Kadın : uzat elini sarı oğlan...

Serkan korka korka uzattı elini...

Kadın : kötü... kötü bir seçim yapmışsın... hayatını kötü bir yere sürüklüyorsun

Serkan: anlamadım?

Kadın : çok yakında geçmişten biri gelip hayatına dahil olacak. O senin kaderini yeniden yazacak

Serkan : ne kaderi? Nasıl yani?

Beren : kim gelebilir ki? Ne kaderi? Ne değişmesi?

Kadın : biri var hayatında ya da olacak

Beren : biz nişanlıyız

Kadın : o kişinin sen olmadığı kesin... bu sarı oğlanın kaderi değişecek... hayatın anlam bulacak. Ama seninle olmaz

Serkan da Beren de onu dinlemeden yürüyüp giderler be kahvelerini içerler...

Beren : yarın, senle ben akşam yemeği. İtiraz istemiyorum

Serkan: anlaştık, tamam

Beren : itiraz edersin sandım

Serkan: yarın pazar, o yüzden itiraz etmem

Beren : harika...

Serkan : şu kadın ne garipti... korkunç

Beren : evet... korkunçtu.

Serkan : falcı gibi birşeydi galiba

Beren : galiba... beni pek yakıştıramadı sana galiba

Serkan : nedense bana da öyle geldi

Serkan evine gelip uyumaya çalıştı ama başaramadı. İlk başta ne kadar komik gelse de, şimdi falcı kadının dediklerini düşünüyordu... geçmişten kim gelebilirdi?

Songülle Güney ise düğünden önce kendileri için yeni bir ev tutmuşlardı. Evliliklerinin ilk gününü bu evde geçireceklerdi. Songül kendini yorgunlukla koltuğa bırakır...

Songül : çok yoruldum anasını satıyım...

Güney : ben de.. ama iyi eğlendik...

Songül : aynen oğlum, oh ne güzel göbek attım tüm gece...

Güney : farkettim farkettim... ama artık oğlum demesen mi acaba? Hani evlendik ya biz. Kocanım falan...

Songül : sana kocacım falan demicem Güney, asla! unut bunu!

Güney : ne demiceksin? Bi kere daha söylesene

Songül : hayır söylemicem

Güney: hadi söyle söyle

Songül : hayır!

Güney : demek öyle...

Güney Songülü gıdıklamaya başlar, Songül ise kahkahalarla gülüyordu...

Güney : ne demiceksin? Hı?

Songül : ya Güney! Yapma!

Güney : bana ne demeyeceğini söyle durayım. Ne demicektin?

Songül : sana kocacım falan demicem!

Güney : iyi öyle olsun...

Güney gıdıklamayı bıraktığında Songül fırsattan istifade hemen yatak odasına kaçar ama Güney de onu takip eder...

Güney odaya girdiğinde Songüle yaklaşır... Songül, o yaklaştıkça geri geri gidiyordu... en sonunda sırtı duvara çarpınca durmak zorunda kaldı...

Güney : buraya kadarmış Songül hanım...

Songül : evet... yolun sonu

Güney : o kadar mı kötü öpüşüyorum yani? Yolun sonu diyecek kadar...

Songül : yani... bilmem... daha önce başka biriyle öpüşmedim. İyi öpüşüp öpüşmediğini bilebilmem için en bir iki kişiyle daha öpüşmem lazımdı. Ben de ona göre değerlendirir, bir sıraya sokabilirdim a-...

Güney, Songül'ü öpünce Songül susmak zorunda kaldı...

Güney : başkasını hele bir öp... hele benden başka biri seni öpmeye kalksın... o zaman var ya...

Songül : noolur? İçi boş tehditlere karnımız tok Güney Ertürk

Güney : böyle birşey olmaya bir kalksın, o zaman içi boş tehdit neymiş görürsün Songül Ertürk..

Savrulan Yapraklar ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin