Eylül, Rüzgar'a bakmaya gider. Rüzgar uyanmış etrafa bakınıyordu...
Eylül: aşk olsun Serkan, uyanmış çocuk
Serkan: uyanmış mı? Neden duymadık ki?
Eylül: belki de aslında hiç uyumadı
Serkan: yok artık. Uyuttuğuma eminim Eylül, eminim...
Eylül, Rüzgar'ın bezine bakar. Serkan bezi bağlayamamış, zıbını açar açmaz bez de açılmıştı...
Eylül: Serkan bunu nasıl becerdin acaba?
Serkan : bilmem, olmamış mı?
Eylül : sence?
Serkan: bak işte, hemencecik açıldı. Nesini yanlış yaptım ki anlayamadım?
Eylül: sorun da o zaten canım, zıbını çıkardığında bezin açılmaması gerekiyordu
Serkan: hadi ya
Eylül: yaa... gel yanımda dur, öğretiyim sana nasıl yapacağını...
Serkan Eylül'ü yanında durup ciddi bir şekilde onu izler...
Eylül: öncelikle bu bezi kullanmaman gerek. Yağmur, Rüzgar'dan iki ay büyük, onun bezi farklı ve daha büyük. Rüzgar'ın bezinin kapanmamasının ilk sebebi bu...
Serkan : tamam, aklımda tutucam
Eylül: sonra böyle temizleyeceksin, biraz da bebek pudrası süreceksin ki pişik olmasın
Serkan : aç, temizle, pudra dök, tamam.. başka ne var?
Eylül : tamam, şimdi bu bezi çöpe atıp, yenisini takıcaksın. Bak bunu böyle açıyorsun, sonra böyle bağlıyorsun, zaten burda yapışkanları var. Tamamdır...
Serkan : kolaymış
Eylül: bir dahakine sen yaparsın o zaman...
Serkan : yaparım tabii
Eylül : görücez Serkancım
Serkan: görürsün canım
Eylül, Rüzgar'ı da uyuttuktan sonra salonda Serkanla oturur. Serkan koluyla Eylül'ü sarmış, Eylül de kafasını Serkan'ın göğsüne yaslamıştı...
Eylül: Yağmur'u doyurmuş mudur? Uyumuş mudur kızım?
Serkan : uyumuştur tabii... Yağmur çok uslu bir bebek, sorun çıkarmaz
Eylül: karnı da toktur dimi?
Serkan : tabii ki toktur... düşünmemeye çalış olur mu? Saatler sonra yeniden bizimle kalacak...
Eylül: şimdiden çok özledim, kokusunu, gülümsemeye çalışışını...
Serkan: ben de çok özledim. Bir gün parmağımı bir tutuşu var Eylül, o an öyle güzeldi ki. O gün dedim ki işte benim prensesim o... babasıyım ben onun... benim hayallerimdeki minik kızım o.
Eylül: belki hemen değil ama bir gün...
Serkan: bir gün ne?
Eylül: belki... yani eğer sen de istersen...
Serkan : ne istersem?
Eylül: senden bir çocuğum olsun isterim... aşk bebeği olan sana benzeyen minik bir bebek...
Serkan: çok isterim Eylül... çok...
Eylül: ben de. Önce bir kızıma kavuşayım, onun yanımda oluşunu garantileyim de
Serkan : kavuşacaksın, hiç merak etme...
Eylül: iyi ki varsın Serkan... sen olmasan ben bu süreci nasıl atlatırdım inan bilmiyorum... iyi ki sen...seni seviyorum
Serkan: çok şanslı bir adamım ben, hayatımda iki kızı seviyorum. Ben sana da kızımıza da aşığım...
Eylül bu söze gülümser, Serkan'a aşkla ve sevgiyle bakıyordu. Serkan bu bakışa dayanamayıp Eylül'ü öpecekken telefon çalar, onu bir operasyon için çağırıyorlardı...
Serkan : Eylül, benim çıkmam lazım. Karakoldan çağırıyorlar. Mecbur olmasam gitmezdim ama
Eylül: tamam, sen işini yap. Biz burda bekliyoruz
Serkan: yalnız ben geç kalabilirim... ama sen beni bekleme, geç olmadan uyu tamam mı?
Eylül: tamam babacım
Serkan : Eylül, ciddiyim ben. Sen iyi olacaksın ki çocuklarımız da iyi olsun...
Eylül: tamam haklısın... polis eşi olmak böyle birşey sanırım...
Serkan: öyle ama senin işin belki benden zor...
Eylül: Serkan... sen gerçek bir kahramansın... sadece benim değil, kurtardığın tüm o insanların ışığı oldun sen
Serkan: güzelim benim, sen ne güzel konuşuyorsun öyle...
Eylül: lütfen Serkan, kendine çok dikkat et. Seni bekleyen 4 can var burda...
Serkan: dört?
Eylül: annen, çocuklar ve ben
Serkan: merak etme, dikkat ederim... seni de çocuklarımızı da bırakmaya niyetim yok
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Teen Fiction2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...