Defalarca hastaneye gidip geldiler ve o büyük gün gelip çatmıştı, kan tahlili sonuçları açıklanacaktı bugün. Serkan da Eylül de heyecanlıydı... telefon çaldığında Eylül doktorun numarasını gördüğünde telefonu direkt Serkan'a verdi...
Eylül: ben bakamam Serkan. Sen konuş
Serkan: tamam...
Serkan bir süre konuştu. Eylül de beklentiyle kıvranıyordu... telefonu kapadığında Serkandan güzel bir haber bekliyordu...
Serkan : olmuş Eylül, uyuyormuş... Rüzgar'dan Yağmur'a kadar nakil yapılabilirmiş, ilik tutmuş!
Eylül büyük bir mutlulukla Serkan'a sarılmıştı...
Eylül: oh be! Sonunda güzel bir haber geldi..
Serkan: Eylül, bunu hemen yapalım. Hemen yarın.
Eylül: yapalım da neden bu acele?
Serkan: davaya bir şey kalmadı. Eğer Rüzgar, Murat'a verilirse o zaman Murat izin vermeyebilir, izin verse de olay çıkarabilir, gereksiz ve zor duruma sokacak şartlar koyabilir. Davadan önce bitsin bu iş...
Eylül : tamam... halledelim hemen....
Serkan : şuan resmi olarak babası benim, yapılması gereken ne varsa yapalım...
Ertesi gün operasyon için hastaneye gittiler. Eylül, oğlunun ameliyatına kendi girmişti...
Serkan : nasıl geçti?
Eylül: bizde her şey yolundaydı... birazdan uyanacak, acıkır bile...
Serkan : iyi iyi...
Eylül: kendimi burda çalışırken çok iyi hissettim. Yeniden bir işe yaramak çok hoşuma gitti..
Serkan : sen zaten hep işe yarıyorsun...
Eylül: öyle değil işte. Bu benim mesleğim. Bıraktığımdan beri boşluğa düştüm. Çocuklara bakmak çok güzel ama işimi de özlemişim...
Serkan: biraz büyüdüklerinde sen de işe dönersin
Eylül: gerçekten mi?
Serkan: tabii ki, ne o yoksa beni karısının çalışmasına izin vermeyen maço erkeklerden mi sandın?
Eylül: hayır hayır... çalışmak güzel olur... kendimi dinçte hissediyorum
Serkan: hadi doktor hanım, git de kızımızın durumunu öğren sonra da oğlumuzun yanına gidelim odaya
Eylül, Yağmurun durumunu öğrenir, gayet iyiydi o da. İkisi de aynı odaya alınmıştı...
Eylül: ikisini bilerek aynı odaya aldırdım. Onlar birbirine iyi geliyorlar...
Serkan : umarım hiç ayrılmak zorunda kalmazlar
Eylül: umarım...
Serkan saatine bakar, aceleyle hazırlanır, çıkması gerekiyordu...
Serkan : benim gitmem gerekiyor.
Eylül: şimdi mi? Bugün birlikte kalırız sanıyordum
Serkan: üzgünüm, çalışmam gerek. En kısa zamanda dönmeye çalışıcam...
Eylülse uzun zamandır Serkanın bir şeyler sakladığını farketmişti ama ona belli etmiyordu... Serkan her akşam dışarı çıkıyor, eve geç saatte geliyordu, sabahları da uykusuz bir şekilde kalkıyordu. Çok yoruluyordu ama Serkan ne yapıyordu?
Serkan çıkınca Eylül hemen Songül'ü aradı...
Songül : hastane önündeyim Eylül... geliyorum.
Eylül: hayır hayır gelme. Bak şimdi Serkan çıkıcak, gizlice onu takip eder misin?
Songül : ne? Saçmalama Eylül neden takip edeyim kocanı?
Eylül: benden bir şey saklıyor. Göreve gidiyorum falan diyor ama gerçek bu değil. Sebebini öğrenmek istiyorum.
Songül : sen Serkana güvenmiyor musun? Bak ben Serkanı yıllardır tanırım, göreve gidiyorum dediyse göreve gidiyordur, şüphe etmen bile çok yanlış...
Eylül: şüphe etmiyorum. Serkan yalan söylüyor, eminim. Neden bilmiyorum ama bir şeyler peşinde. Belki Murat'ı tuzağa düşürmeye çalışıyor, belki tehlikeli bir işler peşinde bilmiyorum ama her ne yapıyorsa benden saklıyor. O zarar görsün istemiyorum Songül, ne olur onu takip et...
Songül : şimdi gördüm, çıkıyor hastaneden
Eylül: lütfen takip et Songül... ben ederdim ama çocukları bırakıp gidemiyorum. Lütfen takip et ve nereye gittiğini söyle
Songül : tamam... bu çok yanlış ama tamam gidiyorum
Eylül: teşekkür ederim, haber bekliyorum senden
Yarım saat kadar sonra Songül arıyordu. Eylül sonunda bu gizemi çözecekti. İşte Serkanın nerede olduğunu, ne yaptığını öğrenecekti saniyeler içinde...
Songül : Eylül, haklıydın. Görev değil bu bence. Serkan bir iş hanına geldi.
Eylül: neden ki?
Songül : sanırım çalışıyor. Güvenlik görevlisi üniforması giydi ve girişte duruyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
أدب المراهقين2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...