Murat, kliniğine gelen Serkan'ı görünce çok şaşırmıştı...
Murat : Serkan... hoşgeldin
Serkan: merhaba
Murat : zayıflamak için gelmedin herhalde, gayet fitsin çünkü
Serkan : hayır... ben seninle konuşmak için geldim... vaktin varsa tabii
Murat : tabii ne hakkında?
Serkan : eşlerimiz hakkında... seninle erkek erkeğe konuşmak istiyorum
Murat : anlamadım ama konuşalım tabi.. otur şöyle...
Serkan, Murat'ın gösterdiği yere oturur... nerden başlayacağını bilemiyordu, çok gergindi...
Serkan : ben nasıl başlayacağımı bilemiyorum aslında Murat. Çok garip bir durum bu...
Murat : başla bir yerinden...
Serkan : peki... Berenle olan ilişkini biliyorum...
Murat bunu beklemiyordu... öksürmeye başladı...
Murat : nerden çıktı bu?
Serkan: ben öğrenirim...
Murat : bildiğin halde buraya gelmiş, bunu sakin sakin bana söylüyor musun?
Serkan : evet... nooldu?
Murat : bilmem... yani bana vurmanı falan beklemiştim... yani tabii ki bunu istediğimden değil, yanlış anlama... sadece, bilmiyorum biraz garip geldi
Serkan : sana daha da garip olan birşey söyleyeyim mi? Bunu Eylül de biliyor... yani senin onu aldattığının farkında, hatta bana söyleyen oydu...
Murat: Eylül değil Duru... ve evet... biliyorum... kahretsin ki... onu çok üzdüm ben... sadece...
Serkan : bak Berenle bir geçmişiniz var. Belli ki geçmemiş... eskide kalmamış... ama devamı olmayacak. Sen karını aldatmayacaksın. Ben de karımı alıp buralardan gidicem
Murat : belki de doğru olan budur... ama Duru benden boşanmak istiyor. Onu hiç böyle sinirli görmemiştim, dediğini yapar, boşanır...
Serkan : o sadece senin onun yanında olmanı istiyor... onu ve bebeğini sevip, onlara sahip çıkmanı istiyor... bak Murat...bebeğin engelliymiş, ama sonuçta o senin kanından, senin canından... karnında kocaman olmuş bir bebek... minicik bir can... senin canın... sen kendi çocuğunun katili mi olacaksın?
Murat : ama anlamıyorsun Serkan... bak senin bebeğin sağlıklı, bunu anlayamazsın. Bu çok ağır birşey tamam mı?
Serkan : senin de başına gelebilirdi... düşünsene, Allah korusun, bir kaza oluyor, sen bir uvzunu kaybediyorsun, engellisin artık... o zaman Eylül'ün senden vazgeçmesini mi isterdin? Tek başına ölüme terkedilmek mi isterdin?
Murat : tabii ki hayır...
Serkan : ya da aynı şey, Allah korusun Eylül'ün başına geldi... onu terk mi ederdin sakat kaldı diye?
Murat : hayır...
Serkan: işte o yüzden... hayat bu Murat... insanın başına her an herşey gelebilir... sağlıklı bir insan sonradan ne hallere gelebilir... ama o minicik bir can... ondan bu kadar kolay vazgeçemezsin...
Murat : haklısın aslında... 5 dakika sonra ne olacağımız belli değil...
Serkan: aynen öyle... işte tam da bu yüzden ailene sahip çıkman lazım... onu sev, bebeğini de kabullen. Eylül madem doğurmak istiyor, bırak doğursun... o senin bebeğin... git ve bebeğinin babası ol... Eylül'ü geri kazan, aileni kurtar. Boşanmanıza izin verme. Hepsi senin elinde. Aileni geri toplamak senin elinde...
Murat : haklısın Serkan... ne desen haklısın...
Serkan : vakit kaybetmeden, onu kaybetmeden toparla kendini...
Murat : ben çok ani bir karar verdim sanırım... sağol...
Murat hak verdi Serkana. Teşekkür etti aklını başına getirdiği için...minnettardı. Hasta randevuları biter bitmez direkt Eylülün yanında gidip kendini affettirecekti. Herşey eskisi gibi olacak, mutlu bir aile olacaklardı...
Serkan içinse bunları söylemek öyle zordu ki... sevdiği kadının kocasıyla barışması için öyle çaba göstermişti ki... yine de Eylül'ün mutluluğu için yapmıştı bunu... yeter ki Eylül mutlu olsun, gerisi önemli değil. Muayenehaneden çıkar çıkmaz nereye gideceğini düşünmeye başladı... Eylül'ü bir daha göremeyeceği bir yere gidecekti... karısı ve bebeğiyle yeni bir başlangıç yapacaktı, onu sevmek için çaba gösterecekti ve belki de en önemlisi bebeğine babalık yapacaktı... onu asla terketmeyecekti... hep yanında olacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Teen Fiction2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...