Eylül çaresizce Murat'ı dinliyordu...
Eylül : ne velayet davası? Ne diyorsun sen?
Murat : ne oldu? Buna neden bu kadar şaşırdın ki? Sana daha önce de söylemiştim zaten. Ne o, yapmayacağımı mı sanıyordun? Duru, sana daha önce de söyledim. Seni bu evde istiyorum, seni geri istiyorum. Ve bugün emin oldum ki sen kızını asla ve asla bırakamazsın. Sonunda boşanıcaksın ondan ve buraya gelebilmek için ayaklarıma kadar kapanıp bana yalvaracaksın.
Eylül alayla güler...
Eylül: öyle birşey olmayacak, boşa hayal kurma Murat
Murat : peki... sen bilirsin. O zaman kızını iki haftada bir görmeye hazırlan Duru, çünkü benim kızıma o adamın bakmasını istemiyorum. Kızım bu evde büyüyecek ve sen de onunla tıpış tıpış buraya geleceksin... er ya da geç olacak olan bu...
Eylül: Allah kahretsin!
Eylül, Yağmuru da alıp misafir odasına geçer. Sakin olmaya çalıştı ve Serkan'ı aradı...
Serkan: Eylül.. iyi misin canım?
Eylül: değilim Serkan! Ne yazık ki iyi değilim. Sana çok ihtiyacım var. Keşke yanımda olsaydın...
Serkan : ne oldu? Birşey mi yaptı? Bak Eylül, eğer birşey yapmaya kalktıysa hemen söyle, gelirim...
Eylül: hayır hayır öyle birşey değil, o sadece... kızımı alıcak Serkan. Söyledikleri blöf değilmiş. Hele evlendiğimizi öğrendiğinden beri iyice sinirleri zıpladı. Velayet davası açıcakmış, blöf değil ne yazık ki... naapıcaz?
Serkan : Eylül korkma, Yağmur'u bizden almasına imkan yok, korkma tamam mı?
Eylül: alamaz dimi?
Serkan : alamaz tabii ki.. endişelenme...
Eylül: peki tamam... şey sen naapıyorsun?
Serkan : senin orda, onunla aynı evde olduğunu düşünmemeye çalışıyorum. Çünkü düşündükçe sinirleniyorum, midem bulanıyor...
Eylül ağlıyorken, bu sözle birden gülmeye başlar...
Eylül: kıskanııyor musun?
Serkan: ister istemez... şuan seninle olmak için neler vermezdim... Ama onun evindesin...
Eylül: mecburdum, biliyorsun...
Serkan: biliyorum. Bakma sen bana...ben sadece...
Eylül: haklısın... yerinde ben olsam ben de kıskanırdım...
Serkan: Senin arkandan çıkıp karakola geldim, çalışıyorum. Haftaiçinde kendime izin vermeye çalışıcam...
Eylül: çok güzel olur
Serkan: çocukları da alıp, hep beraber kısa bir geziye çıkarız. Kafamızı dağıtırız. Sana da iyi gelir, son birkaç gündür çok zordu senin için...
Eylül: bakarız olur mu? Yağmur'un test sonuçları bir çıksın...gerçi morluktan sonra emin oldum gibi ama. Ufacık bir ihtimale tutunuyorum Serkan...
Serkan : ağlayıp kendini yıpratma olur mu? Ağlayarak Yağmur'a yardım edemezsin. Güçlü olacaksın. Sen çok başarılı bir doktor ve harika bir annesin, bunun üstesinden geliceksin, kızımız için en iyisine karar vericeksin ve o çok iyi olacak, tamam mı?
Eylül: tamam... ben seni meşgul etmeyeyim... çalış...
Serkan : kendine iyi bak...
Eylül: sen de... Serkan
Serkan: efendim bitanem
Eylül: Rüzgar'ın DNA testini hazır et, Murat kafayı takmış, onu da almaya çalışacak...
Serkan: o pislik sana bunu mu söyledi?
Eylül: evet...haber vereyim dedim.
Serkan : tamam, sen bunları düşünme... Yağmur'a odaklanmaya çalış...
Eylül: tamam... seni seviyorum
Serkan: ben de canım...
Eylül kapısını kontrol edip kilitlendikten sonra yatağa dönüp kızını öpüp gözlerini kapatarak uyumaya çalışır... çok geçmeden kapı vurulmaya başlamıştı...
Murat : Duru... hadi birşeyler yiyelim...
Eylül, Yağmur'u bebek odasındaki beşiğe yatırarak Murat'ın yanına gider...
Eylül: geldim işte ne var?
Murat : yemek yiyelim diye düşündüm. Ya da dışarıda mı yemek isterdin?
Eylül: burda iyi. Dışarı çıkmaya gerek yok...
Murat : iyi sen bilirsin... ben yemekten sonra dışarıda olucam; bir iş görüşmem var...
Eylül gözlerini devirir...
Murat: öyle sandığın gibi değil... gerçekten bir iş görüşmesi bu
Eylül: duyan da önemli bir iş adamısın sanacak. Sen diyetisyensin, hastasonu iş görüşmesi de ne?
Murat : hala beni merak ediyorsun... Yoksa sen beni kıskanıyor musun, Duru?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Teen Fiction2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...