56.Bölüm - Çocuğa Şiddet

292 36 15
                                    

Murat duyduklarıyla şok olmuştu, kalakaldı...

Murat : sen ve Serkan... evlendiniz..

içerden Serkan'ın çıktığını görünce herşey dank etti o an...

Murat : sen.. tabii ya... şimdi anlaşıldı... ben de Eylül neden böyle birşey yaptı diyordum... ne kadar aptalım...

Eylül: ne anlaşıldı? Ne diyorsun sen?

Murat : benden neden birden boşanmak istediğin anlaşıldı. Sen eskiden bana resmen tapardın... ne zaman Serkan çıktı ortaya... hooop, işte o zaman bozuldu herşey...

Eylül: herşeyi bozan Serkan falan değildi, kendine gel. Seni severdim, saygı duyardım ama zaten aşık değildim ki... ama yine de çocuk istedin, hamile kaldım. Kızımın engelli olduğunu öğrendiğinde Yağmur'u istemediğin o gün bitti herşey. Bunu sen kendi kendine yaptın.

Murat : sen beni seviyordun... sonra birden ne olduysa Yağmur'u bahane edip ayrılmak istedin.

Eylül: bahane değildi bunu sen de gayet iyi biliyorsun. Sen kendi kızını sırf engelli diye istemedin. Sonra başkalarının seni ikna etmesiyle zar zor geldin ayağıma kadar, zorla kabul ettin kendi kızını... şimdi sakın saçma sapan şeylerin arkasına saklanıp kendini haklı çıkarmaya çalışma Murat

Murat : tabii ya...  o zamandan beri aranızda birşey vardı dimi? Hı? Yattın mı onunla? Yattın dimi Eylül... Yoksa Yağmur... Yağmur ondan mı? o yüzden mi Yağmur'u bana vermemek için bu kadar direniyorsun?

Serkan sinirle ayağa kalkıp Murat'a doğru yürüyecekken Eylül önce davranıp Murat'a tokat atar...

Eylül: düzgün konuş! Ben seni aldatmadım. Ama şimdi düşünüyorum da keşke yapsaydım. Keşke Serkan'a evlenme deseydim de keşke her gün seni aldatsaydım. Ruhun bile duymazdı. Her gece onunla olurdum ve senin haberin bile olmazdı, Beren'den kafanı kaldırıp bana baktığın bile yoktu çünkü.

Serkan : Eylül... tamam sakin ol...

Murat sinirle ayağa kalkmış Eylül'ün önünde dikilmiş, eli havaya kalmıştı.

Serkan : yavaş! İndir o elini... yoksa ben indirmesini bilirim...

Eylül Murat'ın göğsüne işaret parmağını sertçe bastırarak sinirle konuşuyordu...

Eylül: Ama ben Beren değilim... Serkan da sen değil... evlendik ve artık birlikte yaşamaya başladık. Ben Rüzgar'a anne, o Yağmur'a baba oldu. Ama keşke onun biyolojik babası sen değil de Serkan olsaydı... keşke... Bunu söylemekten ne kadar nefret etsem de Yağmur senden... eğer senden olmasaydı ilk iş bunu ispatlayıp mahkemeye sunmak ve senin onu almana engel olmak olurdu.

Murat'ın bakışları Eylülden Serkana kayar...

Murat : Rüzgar... Rüzgar belki de benim oğlumdur...

Serkan: bana bak, bu evde sana ait hiçbirşey yok tamam mı? Rüzgarın babası benim, benim kanımdan, benim canımdan. Şimdi, elimden bir kaza çıkmadan git burdan

Murat : peki...şimdi kızımı alıp gidiyorum... verin kızımı bana, hemen...

Eylül: ben de onu konuşmak istiyorum seninle... Yağmur hasta...

Murat : hasta mı ettin kızımı?

Eylül: hayır... gözümüz gibi baktık ona...kızımı hasta eder miyim ben?

Alayla gülen Murat'ın gözü pusette yatan Yağmur'a gider ve kucağına alır. Ayağındaki ufak bir morluk çeker dikkatini...

Murat : belli oluyo... sen yapmazsın belki ama Serkan yapmış birşeyler belli...

Serkan : düzgün konuş. Susayım diyorum ama dayanamıyorum artık. Sabrımı zorlama sakın Murat

Murat : düzgün konuşmazsam ne olur?

Serkan : karakolda görürsün ne olacağını...

Murat kahkahalarla güler...

Murat : cici babası kızımı pek sevmemiş anlaşılan. Ya da sevme anlayışı farklı... severim de döverim de hesabı...

Serkan : ne dövmesi be?

Murat : çünkü şuan, geçen hafta Eylül'e teslim ederken kızımda olmayan bir morluk görüyorum. Ufacık bebeğe nasıl vurduysan morarmış bacağı...

Eylül: ne vurması? Saçmalama.. Serkan onu gözünden sakınıyor...

Murat : tabii tabii, belli oluyor... karıncayı bile incitmeye korkan annesi bunu yapmayacağına göre, geriye tek bir seçenek kalıyor...

Eylül, kızını kucağına alıp morluğa bakarak ağlamaya başlar...

Eylül: gerçek... gerçekten morarmış... Serkan...

Savrulan Yapraklar ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin