Serkan: ne önemi var ki, yanımda sen olduktan sonra... ben seninle her yere gelirim Eylül Özgün.
Eylül yeniden güldü...
Eylül: peki o zaman. Bunları toparlamama yardım eder misin? Sonra da oyalanmadan çıkarız...
Serkan: peki tamam, hemen hallediyorum... bu arada ben bu gideceğimiz yere birini getirebilir miyim? Eğer izin çıkarsa benim için çok önemli birini daha yanımda getirmek isterim.
Eylül: olur tabii ama kim? Annen mi?
Serkan: şey... tabii o da benim için önemli ama ben başka birinden bahsetmiştim...
Eylül'ün suratı düşer...
Eylül: kim?
Serkan: çok güzel bir kız... Yağmur tabii ki Eylül.. sen kim sandın?
Eylül güler...
Eylül:hiç...
Serkan : kıskandın mı sen? Görüyo musun kızım, annen resmen seni benden kıskandı, olacak iş değil..
Eylül : komik değil Serkan...
Serkan : komik..
Eylül : neyse.. her şey hazır, çıkalım mı?
Serkan : ee cevap vermedin. Prenses de gelebilir mi? Bir de uykucu prens var tabii...
Eylül : tabii ki gelecekler... onları nasıl bırakırım? sen bu sepeti al, ben de Rüzgar'ı alıp geleyim olur mu?
Serkan, kafasını sallayıp Yağmur'u da alarak arabaya gider. Eylül de çıkmadan önce aynada kendisine bakar...
Eylül : korkunç görünüyorum...
Kendi kendine söylendikten sonra dolabına bakar, güzel bir elbise giyip saçlarını tarar. Biraz da makyaj yapınca yüzüne renk geldiğini fark eder, aynadaki haline memnuniyetle bakar..
Eylül : işte şimdi oldu Eylül.. şimdi kadına benzedin...
Eylül, Rüzgar'ı da alıp arabaya geldiğinde Serkan şaşıp kalmıştı... hayran hayran baktı Eylüle ve arabanın anahtarını ona verdi...
Eylül: ne? Ben mi kullanıcam?
Serkan: evet. Sen götüreceksin bizi, ben de arkada çocuklarla oturucam...
Eylül: ama... ben senin başkasının kullandığı arabaya binemediğini sanıyordum...
Serkan: evet, öyle zaten. Bir istisna yapabilirim...
Eylül sevinçle direksiyon başına geçip arabayı sürmeye başlar... geldikleri yer küçükken oynadıkları yerdi. Altında buluştukları ağaç hala orda duruyordu, kesilmemişti...
Serkan: burası... buraya mı gelmek istiyordun?
Eylül: evet...
Serkan: ama burası senin kaybolduğun yer...
Eylül: hayır... burası sana aşık olmaya başladığım yer...
Bebekleri arabadan indirip yere pike serip oturdular... Eylül hazırladığı şeyleri örtünün üzerine serer, ikisi de acıkmıştı...
Eylül: ee hadi başlayalım... hangisinden başlarsın?
Serkan: börek tabii ki... neli bu?
Eylül: ıspanaklı...
Serkanın suratı düştü ve eline aldığı böreğe bakar...
Serkan: hadi ya...
Eylül: nooldu? Ispanak sevmez misin?
Serkan : hayır... hiç sevemedim.
Eylül: şey, ben bunu hatırlayamadım. Bilseydim yapmazdım... başka birşey ye. Poğaça var... sade o mesela
Serkan : tamam o olur... ya da şey tamam, börekten ver, en azından tadabilirim herhalde
Eylül: zorlama kendini, ben başka zaman peynirli yaparım.
Serkan: o kadar yapmışsın, en azından tatmak istiyorum
Eylül böreği uzatır, Serkan bir ısırık alır..
Serkan: Eylül bu çok güzel... annem duymasın ama onunkilere hiç benzemiyor
Eylül: gerçekten mi? Yalan söyleme Serkan. Üzülmedim, gerçekten...
Serkan : doğru söylüyorum Eylül. Bir tane daha verir misin?
Eylül gülerek börek tabağını Serkana uzatır...
Serkan: ah be Eylül... bunca yıldır ıspanak yemeyen adama bile yıllar sonra ıspanaklı böreği bile sevdirdin... ne yapıyorsun sen bana böyle?
Eylül: büyü... biri büyü yapmış belli. Ama kim yaptıysa teşekkür ediyorum ona... hayal ettiğim herşeyi yaşıyorum onun sayesinde
Serkan: büyü değil de aşk diyoruz biz ona galiba... bu gözler benden başkasına böyle bakmasın tamam mı? Rüzgar hariç, ona bakabilirsin, ama çok bakma, kıskanırım...
Eylül : oğlum, baba neler diyo duyuyor musun? Baba beni senden kıskanıyor... olacak şey değil...
Serkan bunun üzerine kahkahalarla güler.. Eylül de ona katılmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savrulan Yapraklar ?
Teen Fiction2000 yılında gizemli bir şekilde kaybolan 7 yaşında bir kız çocuğu ve geride bıraktıkları hakkında...