146.Bölüm

524K 30.8K 64.2K
                                    

İremiko, iyi ki doğdun! Doğduğun güne, o çok merakla beklediğin bölümün denk gelmesi de senin ve hayatın mucizesi oldu. Neyse ki bu birinci perde, ikinci perdeyi merak etmeye hala devam edebilirsin. Canım arkadaşım, doğum günün kutlu olsun. Yarattığın tüm kurgu evrenlerine, kalemine ve varlığına şükür! Seni çok seviyorum. iremmipelin 💛🥳

Canım Maça Kızı 8 Ailesi, o kadar kötü bir hafta geçirdim ki, Allah beterinden saklasın fakat daha kötüsü olamaz dediğim birçok şey üst üste geldi. Ve en sonunda olmayı en sevdiğim yerdeyim, hislerimizin buluştuğu satırlarda. Benim için hayatı askıya aldığım, yorumlarınızda kaybolduğum, sizlerle beraber güldüğüm ve ağladığım şu birkaç saatlik gecemiz öyle kıymetli ki. Ruhuma çok iyi gelen yanlarınız var. Var olun. 💛🌻

♠️

Perdeleri çektim. "Kapatıyorum."

"Kapatma, dur!" dedi. Yatağa girdim. "Bana, seninle ilgili, bilmediğim bir şey söyle kapatmadan," dedi. Yorganı yeniden üzerime örttüm. "Lütfen Nazlı..." dedi.

Madem bu kadar bilmediği bir şey duymak istiyordu, soğuk algınlığım için ilaç almaya diye gittiğim ve tahlile göndermek üzere kanımı almak istediklerinde de yüce gönüllülük yapıp verdiğim hastanenin, bir mail aracılığıyla başıma açtığı en büyük derdi duyabilirdi:

"Hamileyim," dedim.

Telefonu kapattım ve komodinin üzerine koydum. Yüzümü duvara dönerken, gözlerimi de yummuştum. Uyumam gerekiyordu fakat uyumamı engelleyen kapı sesiyle birlikte, dudaklarımın arasından bir küfür savruldu. Her şeye rağmen kapının sesini duymazdan gelmeyi seçtim ama bu kez de telefonumun melodisi odanın içinde yankılanmaya başlamıştı. Başımı yastığın altına soktuğumda ise Selim'in telefonu çalmaya başladı. Bunu da duymazdan gelecek kadar çok uykum vardı fakat Gökhan'ın, "Naz!" diye seslenmesiyle kriz geçirecek kadar sinirlenmeye başlamıştım. Uyumamam için oluşturulan tüm koşullar yerindeydi ve böyle işin içine ede ede yataktan kalktım.

Pencereyi açtım ve "Ne var be?!" diye bağırdım. Bağırmamla beraber, henüz bahçe kapısında olan Sergio'nun kafasını kaldırması bir oldu. Göz göze geldiğimizde içim birden sevinçle dolmuştu. "Aaa! Fox! Sen de mi geldin?!" Pencereyi kapattım ve hızla odamdan çıkıp aşağıya doğru adeta seke seke indim.

Kapıyı açtığım gibi, Gökhan, "Yazıklar olsun!" diye serzenişte bulunmuştu. Gökhan'ın hemen yanında duran Leo ise gülümsemiş ve kollarını bacaklarıma dolamıştı. "Gerçekten beni gördüğüne değil de bu Çınar'ı gördüğüne mi sevindin?!"

Sergio varla yok arası gülümserken, merdivenlere yaklaştı. Leo'nun saçlarını karıştırdım ve Gökhan'ı kale bile almadan bahçeye çıktım. "Hoş geldin," dedim, Sergio'ya.

"Sen telefonlarımı açmadığın için konuşmamam gerekir seninle ama..." dedi Sergio. Kollarını belime sardı. "Özledim." Sergio'nun parfümündeki baharat notası genzime doldu. "Senden bu kadar ayrı kalmaya alışık değilim." Genzimdeki yangın midemin hepten ayağa kalkmasına sebep olurken Sergio'yu ittirdim.

"Parfümün..." dedim. Öğürürken elimle ağzımı kapatmıştım. "Ya bozuk ya da çakma!"

"Ne?" dedi Sergio şaşkınlıkla ama ona cevap yetiştirecek kadar zamanım yoktu çünkü koşarcasına merdivenleri çıkıp, kendimi ilk kattaki banyoya zar zor atmıştım. Avucumu duvara yaslayıp, klozete eğildim. İçim dışıma çıkarken, çakma olma olasılığı yüksek olan parfümün kokusunu hala duyuyor gibiydim. Burnumda asılı kalan kokuya tahammül edemiyor, kokuyu hissettikçe daha çok kusuyordum. "Nina?" dedi Sergio, kapıya vururken. Öğürmekten konuşmaya fırsat bulamıyordum. "Parfümüm kötü mü kokuyor?" diye sordu, sonrasında.

Maça Kızı 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin