Yorumlarınızın hepsini okuyorum ama bazen, hâli hazırda yazmaya devam ettiğim için, hepsine cevap veremiyorum lütfen mazur görün...❣️Ve yorumlarınızı, oylarınızı eksik etmeyin... Sizleri çok ama çok seviyorum. 🎈
♠️
Yutkunurken boğazımdan çıkan sesi Bora'nın duyduğuna emindim. Gözlerini hiç kırpmadan Caner'e bakıyordu.
"Pot kırmadım değil mi Kara? Hanımefendi, ablanın katili olduğunu biliyordu değil mi?" diye sordu Caner, bir kez daha. Ardından bakışları, algıda seçicilik yaşayan organlarımdan biri olan gözlerimle birleşmişti. Derin bir nefes aldığımda, ablasının katili olduğunu altı saniye önce öğrendiğim adama bakışlarımı çevirerek gülümsedim.
"Sevgilim... Bu kadar sıkıcı bir rakibin olduğunu bilseydim, gelmezdim vallahi." dedim. Bora, gözlerini benimle buluşturduğunda, zorla gülümsemişti. Gözlerinin karasında, daha evvel hiç görmediğim bir şey vardı; pişmanlık. N'olur öyle bakma Bora, Naz'la bana bunu yapma! O pişmanlığı görmek, içimde tutunmaya çalıştığım, Caner'in yalan söylemesi ihtimalini bıçakla kazıyarak atmıştı.
Hayatta her an, durumlardan anında sıyrılabilmek adına kendimce bazı methodlar geliştirmiştim. Bunlardan bir tanesi, zor anlarda oldukça güçlü gözükmek ve an biter bitmez kendimi endişeye teslim etmekti. Okulda, kopya çekerken mesela heyecanlanmaz, paniklemez, bir profesyonel gibi davranır, anda kalır ve asla yakalanmazdım. Fakat sınavdan çıkar çıkmaz, elim ayağım birbirine dolanır ve sanki o an kopya çekiyormuş gibi heyecandan ve panikten ölürdüm. Doktorlara göre bu normal değildi ve bende panik atak başlangıcı vardı; zaten normal olmayan esasen bendim.
Bunu nasıl yapıyordum bilmiyordum ama şu an bu masada, serinkanlılıkla oturuyordum. Sanki, Bora'nın öz ablasını öldürdüğünü hiç öğrenmemişim gibi. Ve bu masadan kalktığımda olacakları hesaplamaya mecalim yoktu. Anda kalmam lazımdı. Saymam lazımdı. Kumar oynayan 37 insan vardı; bunlardan 29'u erkek, 7'si kadın, 1'i de Bora'ydı. Mekandaki insanlardan 6 tanesi gözlük kullanıyordu. Beyaz gömlek giymiş garsonlar ara ara etrafta gözüküyordu; bir tanesi çok çalışkandı, tam sekiz kez önümüzden geçmişti. Masanın üzerinde 4 tane siyah, 16 tane kırmızı, 25 tane yeşil, 30 tane lacivert chip vardı.
Düşünmemeye çalışmam lazımdı.
Öz ablasının katili olan ve bu masadan kalktıktan sonra arkama bile bakmadan kaçacağım bir adama mı aşık olmuştum?
♠️
Bir saat, on altı dakika, dört saniye olmuştu masaya oturalı. Bora'nın benim için istediği vişne suyundan sadece iki yudum almış ve devamını getirmemiştim. Vişne suyunu kana benzetmem normal miydi? Canım eve gitmek istiyordu. Özgür'ün iyi olduğunu görmek zorunda hissediyordum. Belki, Özgür'e de arkasına dahi bakmadan kaçmasını söylerdim.
Gökhan masaya geldiğinde, soğuk bakışlarımı onun üzerine yoğunlaştırmıştım. Elinde bir dosya vardı; dosyadan boş bir senet çıkardı ve Bora'nın önüne koydu.
"Beş milyon dolar. Tutumlu davran. Bu sana yaptığım son senet Caner Kozan. Bu sefer, babanın hatırını da saymam." dedi Bora, otoriter bir sesle. Ve imzalaması için, Caner'e uzattı.
"Bununla beraber yaklaşık yetmiş milyon dolar borcum oluyor sana he?" dedi Caner, önündeki kağıdı imzalarken. Kafa mı buluyorlar seninle Naz? Yetmiş milyon dolar borcu olan bir adam hâlâ neden kumar oynuyor? Birinin kendisine yetmiş milyon dolar borcu olan adamın ne kadar parası vardır?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...