104.Bölüm

877K 39.2K 146K
                                    

Elimde tuttuğum protokolün, her ne kadar anlaşmalı olduğu iddia edilse de bu doğru değildi. Bu sözleşme ancak, her iki tarafın da ortak beyanıyla hazırlanabilirdi ve ben herhangi bir beyanda bulunmamıştım. Dilinden boşanmak istediğin düşmüyor Nazlı! Öyle bile olsa, dava açmasını istememiştim çünkü zaten bunu istiyor olsam ben açardım ve önümde kimse duramazdı ya da bunu yapmamı kimse engelleyemezdi. Bora bir kez daha beni çiğniyor, benim adıma bir karar veriyordu. Bu akşam yemekte söylediklerin neydi peki Nina? Çoktan boşanmış olmamız gerektiği doğruydu ama bu şimdi, hemen, derhal boşanacağımız anlamına gelmiyordu. Zaten Bora bunu belli ki çoktan hazırlatmıştı ve bu gece canına tak ettiği için benim önüme çıkartmıştı.

Beni sevdiğini itiraf ettiği için.

Yatağın üzerine oturdum. Bora çoktan odadan çıkıp gitmişti ve nereye gittiğini bilmiyordum. Merak da etmiyordum. Tıpkı beni sevdiğini ne zaman anladığını ya da beni tam olarak ne zaman sevdiğini merak etmediğim gibi. Üşüdüğümü hissettim. Bu hayatta karşılaşabileceğim birçok şeye beni hazırlayan OCTO'nun ya da CIA'in, bir gün Bora'nın beni sevdiğini söyleyebileceği bir ana beni hazırlamayı unuttuğunu ancak fark ediyordum. Bu büyük bir eksiklikti. Bu durumla nasıl baş etmem gerektiğini bilmiyordum. Mesela küfür mü etmeliydim yoksa teşekkür mü etmeliydim? Bilmiyordum. Şu an, hiçbir şey bilmiyordum.

Kim olduğumu da.

Nina teşekkür ederdi; fakat Nazlı kesinlikle küfrederdi.

Ben kimdim?

Ayağa kalktım ve odanın köşesindeki boy aynasına ilerledim. Hiç kimsenin beni tanımadığını bu kadar derinden düşündüğüm başka bir an olmamıştı. Bu bedeni Nazlı'dan emanet alan Nina'nın kusursuz denilebilecek bir fiziği vardı. Saçlarını omuzlarına kadar kestirip sarıya boyatmaya karar vermişti fakat ne yaptıysa da lens kullanmaya Nazlı'yı ikna edememişti. Çünkü Nazlı, artık zümrüt yeşili olan gözlerini gördükçe hiçliğin içinde olduğunu kendisine hatırlatmak istemişti. Bu sebeple, Nina'nın dövmesini sildirmesi gerekirken de buna ısrarla karşı çıkmıştı. Nazlı, boynuna ne zaman baksa bu dövmeyi görmek istiyor ve bu sayede nefretini hep taze tutuyordu.

Muhtemelen Bora, Nazlı ve Nina arasındaki ilişkiyi, Kara ile olan ilişkisine benzetirken, Nina'nın Kara'yı simgelediğini düşünüyordu. Muhtemelen, her ikimizi birden tanıma şerefine erişmiş herkes gibi. Fakat bu bir yanılsamaydı. Bora kendisini kandırıyordu. Kara'ya benzeyen birisi varsa o da Nazlı'ydı. İçi nefretle, kinle, acıyla dolu olan, yaralı ve acımasız olan, canı yanan Nazlı'ydı. Nina, Nazlı'nın yanında masum sayılırdı çünkü Nina'nın herhangi bir duygusu yoktu. Nina sıfırdı. Sadece yaşayan, kalbi atan, düşünen bir insandı ve hatta kimseyle alakalı sıfırdan az ya da çok hiçbir düşüncesi yoktu.

İfadesizlik, onlarca kötü ifadeden daha iyiydi.

Nazlı, Kara'yı polise ihbar ederek intikamını aldığında yaşadığı her şeyin üzerini örtmüştü ve eğer o örtü kalkarsa soracağı hesabın şerrinden, Allah'ın herkesi koruması gerekirdi. Başta da Bora'yı. Bulduğu ilk fırsatta, artık zümrüt yeşili olan gözlerinin intikamını alan bir kadından, en çok Bora'nın korkması gerekirdi. Nazlı'nın, Mehmet Şahindağ öldükten sonra utanması gereken hiçbir şey kalmayacak, kendisine yapılan tüm kötülükler ulvi bir amaca hizmet edecek ve belki de kahrolan hayatı Leo'nun yüzü suyu hürmetine sayılacaktı. Bazı şeyleri deşmek yersizdi çünkü Nazlı için Bora'nın kendisini seviyormuş gibi yapmasının affı yoktu.

Nazlı, Bora'yı ömrünün son günü bile affetmeyecekti.

Bora'nın bu hayatta başına gelen en kötü şey, Nazlı'yı sevmek olabilirdi zira eğer Nina'yı sevseydi, en azından bir şansları olabilirdi. Belki. Beklentisi olmadığını söylüyordu fakat buna inanmayacak kadar, aşkın ne olduğunu biliyordum. Aşk, zaten kendi kendine beklenti demekti.

Maça Kızı 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin