Herkese merhabalar,
Yavaş yavaş ikinci kitabın finaline yaklaştığımız şu günlerde, yorumlarınızın ve oylarınızın benim için çok önemli ve değerli olduğunun altını çizmek istiyorum.
Oy veren ve kaç oya ulaştığımızı dakika dakika takip eden tüm okurlarımı tenzih ederek söylüyorum: Sizler bana DM'den mesaj attığınızda, hasbel kader profilinize bakıyorum; ve ne övgüler, ne sevgiler fakat hiçbir bölüme oy verilmediği gerçeğiyle yüzleşiyorum, bazen. Tabii ki benim için fazlasıyla üzücü bir durum bu. Sayfanın altındaki yıldızı turuncuya boyamak önemli; seven ne yapmaz, siz neden bunu çok görüyorsunuz yahu bana? 🙄
Bu hafta Wattpad'in çıldırması ve hala hastalıkla cebelleşmem sebebiyle, yorumlarınıza çok fazla cevap veremedim. Bunun için de hepinizden özür diliyorum.
Son olarak, buluşmayla alakalı çok fazla mesaj aldım; elbette ikinci buluşmamızı da gerçekleştiririz Allah nasip ederse, zevk duyarım.
Sizleri seviyorum; var olun... 🌻
Kalp kalp kalp!
♠️
"Ben sana çiçek aldım ama... ben kolye falan almadım," dedi şaşkınlıkla. Bakışları yeniden bana çevrildi ve hemen ardından yerde bir noktaya kaydı. Küçük adımlarla yatağa doğru ilerledi, eğildi ve varlığını yeni fark ettiğim yerdeki küçük siyah zarfı aldı. İçini açtı:
"Evliliğinizi kutlarım... Mehmet Şahindağ"
Siyah zarfın ve içinden çıkan beyaz kartın, Bora'nın avucunun içinde buruşmasını izlerken donup kalmıştım. Bora'nın bakışları bana çevrildiğinde yüzünde çok garip bir ifade oluşmuştu. Bakışları öfke saçıyordu fakat dudaklarında buna tezat derecede bir gülümseme vardı. Garip olan bu değildi. Bora'nın öfkeli anlarında, çok kez sinirden gülümsediğini görmüştüm. Fakat bu sefer bu gülümsemesi bana benden günah gitti dediğini çağrıştırıyordu. Garip olan, o günahın kendisinden gitmesini deli gibi arzulayan ve şimdi buna kavuştuğu için arsızca sevinen iç benliğini görüyor olmamdı.
Çenemi baş ve işaret parmağı arasına aldığında dört saniye gözlerimin en içine baktı ve sonrasında parmaklarının tersini sağ yanağımın üzerinde gezdirip yanağıma uzun bir öpücük kondurdu. İçine çektiği derin nefese kokumu sığdırdığını hissedebiliyordum.
Kolyenin kutusunu eline aldı ve normal sayılabilecek bir hızda merdivenlere doğru ilerledi. Ne yapmam gerektiğini bilmediğim için peşinden gidiyordum. Merdivenlerden inerken aramızdaki mesafe biraz açılmıştı çünkü Bora'nın adımları benden büyüktü. Antreye indiğinde hızlıca kapıya ilerledi ve kapıyı açtı. Yakasına yapıştığı Özgür'ü içeriye çekti. Antreye ulaşan merdivenlerin bitmesine üç basamak kaldığında, bir adım daha atmamaya karar verdim. Bora kapıyı kapattığında, çok hızlı ve sert hareketlerle Özgür'ü kapıya yaslamıştı.
"Uyuyor musun lan sen?" diye bağırdı Bora.
"Sen dövüşmeyi biliyor musun?"
"O nereden çıktı?"
"Biliyor musun, bilmiyor musun?"
"Dövüşmek ne demek Nazlı? Dövüş sporlarının bir sürü çeşidi var. Hangisini soruyorsun?"
"Mesela... Özgür'ü dövebilir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...