Sevgili Maça Kızı 8 Ailesi, herkese sıkı sıkı sarılarak ve sizi çok sevdiğimi söyleyerek girizgahı yapıyorum fakat izninizle özel bir şeyden bahsetmek istiyorum.
Bundan uzunca zaman önce bir düş kurdum. Kurduğum düşün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair hiçbir fikrim yoktu. Sadece yazmaya başladım. "Bahçedeki ışıkların sık ağaçlardan dolayı..." Sadece yazmaya başladım ve ilk ona attım. İlk destekçimdi. Günlerce ve gecelerce karakter çalıştık beraber, hikaye çalıştık. Her şeyi bıraktık hayatımızdaki, günlerce ve gecelerce Bora'nın evini çalıştık, Nazlı'nın alfabesini çalıştık. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesapladık beraber. Daha hiçbir şey yoktu ama bizim için jakuzi vardı; ah o jakuzi! Ne dalga geçtik, günlerce çalışıp da sadece bir jakuzide karar kılabilince, elli sene sonra bitecek kitap zannettik.
"Yazmadıkların, yazdıklarından da fazla!" der bana her zaman. Gülerim. Yazmadıklarım kadar yazmak istesem bile yazamadıklarımı da bilir her zaman. Var olan sahnede Bora'nın aklından ne geçiyorsa anlatıp rahatlamak istediğimde, saatlerce dinler. Alternatif ihtimalleri oturur saatlerce konuşuruz birlikte. "Bak var ya Nazlı şunu dese..." diye başlayan sohbetlerimiz, uçsuz bucaksız yerlere ulaşır. Birlikte bilmediğimiz yerlere gideriz, bilmediğimiz yerleri keşfeder ve döneriz. Çok ağlarız kendi kendimize, çok güleriz. Günün sonunda en güzeli düşer o sayfaya. Bizce en güzeli, bizim inandığımız en güzeli.
Bu kadar çok samimi miydik yoksa ben Maça Kızı 8'i yazarken mi bu kadar samimi olduk bilmiyorum. Bildiğim tek şey, her bir sahne üzerine defalarca kez konuştuğumuz, yeri geldiğinde kavgalar ettiğimiz, yeri geldiğinde birbirimizi kırdığımız, yeri geldiğinde birbirimizi çıldırttığımız... Kız kardeş olmak, dost olmak, birlikte çalışmak biraz da böyle. Ve bu hep böyle sürüp gidecek!
BendePembeGozlukCok ♥️🙌🏻👭➡️👩👩👧👦
Kuzu! Yazdığım her bir satırda en az benim kadar emeğin var. Her şey için sonsuz kere teşekkür ederim sana. İyi ki bu yolda benimlesin. İyi ki hep elimden tutanım, en sert eleştirenim, en doğru yolu gösterenimsin. Gördün mü bak 85'e geldik. Haklıymışsın ve iyi ki ben düştükçe beni kaldırmışsın. Seni çok seviyorum. Biliyorum daha dört gün var ama bu da böyle olsun.
Doğum günün şimdiden kutlu olsun Hande!
♠️
118 Gün Önce...
İstanbul yavaş yavaş Mayıs'ı uğurlarken, içimde garip bir hüzün vardı. Hayatımın en güzel Mayıs'ı kesinlikle buydu; her sene, takvim Mayıs'a yaklaştıkça benim içim kıpır kıpır olacak ve 21'ine geldiğinde belki de kanatlanıp uçacaktı. Mayısın bizden geçmesini istemiyordum, keşke hep Mayıs'ta kalsaydık.
Rüzgar 30 Mayıs'a yakışacak ılıklıkta yüzüme çarparken gözlerimi kapatmıştım. Sakince geçen yolculuğumun tadını çıkartıyordum. Karnım açtı, yorgundum, çok zor uyanmıştım ve canım sigara içmek istiyordu ama efil efil yüzüme çarpan rüzgarı kesmek istemiyordum. Arabanın içinde çalan klasik müziğin ritmine kendimi bıraktığımda gevşiyormuş gibi mest oluyordum.
Moonlight Sonata, Beethoven.
Araba yavaşlayarak durduğunda, Bora müziğin sesini biraz da olsa kıstı. Gözlerimi açtım. Bebek'teydik. Selim, bir poşeti camdan Bora'ya uzatırken, Bora sağ ol dercesine başını salladı.
"Tetikte kalın," dedi Bora, sessizce. Selim, tamam der gibi başını salladı. Bora poşeti benim kucağıma koyarken arabayı biraz daha ilerletti ve kampüsün girişine yaklaştık. Poşette atıştırmam için bir şeyler vardı. Güvenlik görevlisi başını eğip kimsiniz diye sorarcasına Bora'nın yüzüne bakarken elimde tuttuğum öğrenci kimlik kartını uzattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...