"Nazlı Hanım, bir an hiç uyanmayacaksınız zannettim. Ben Mehmet Şahindağ."
Neler olduğunu anlamak ister gibi etrafıma bakarken, omzuma yapışmış tavuk derisini silkeledim.
"Kocanıza henüz talihsiz haberi vermedim. Belki siz vermek istersiniz."
Burası neresiydi?
Saat kaçtı?
Ben buraya Begüm'ün yanından nasıl ve ne zaman gelmiştim?
Begüm neredeydi?
"Sevgili baldızım, benimle beraber. Lütfen, Bora'ya merak etmesini söyleyin..."
Dudaklarım açıldı, kelimeleri kustum. Acıyla öne doğru eğilirken, hâlâ konteynerden gelen çöp kokusunu duyuyordum. Mehmet Şahindağ telefonu çoktan kapatmıştı fakat ben içimde ne varsa çıkartmaya devam ediyordum. Bir elimle telefonu sıkarken, diğer elimi dizime geçirdim. Istırap içinde bir kez daha öğürürken, titrememeye çalıştım. Ruhumdan bir küfür koptu ve boğazımdaki yanık tada karışıp dudaklarımdan aktı.
"Nina Adams," diye fısıldadım, bulduğum tüm güçle. Kim olduğumu hatırlamaya ihtiyacım vardı. "Nina Adams," diye fısıldadım, bir kez daha. Şimdi çaresizliğe teslim olamaz ve düşmana boyun eğemezdim. "Nina Adams," diye fısıldadım son kez. Bu fısıltı adeta bir çığlıktı ve tüm kayıplarımın ruhuna ulaştı.
♠️
Karanlığa gölge düşüren cehennem ateşi, attığım adımlarla beraber geçtiğim yolları ısıtıyordu. Yollar yeminime karışıyordu. İhanet, artık acıtmıyordu. Kandıkça, kanıyordum. Benim kanım elbet duracaktı ve fakat başkalarından akacak kan için kendime dahi söz veremiyordum. Evin sokağına girdiğimde, bir kameraya muhakkak görüntümün düşeceğini ve fark edileceğimi biliyordum. O yüzden bahçeye girdiğimde karşılaştığım manzaraya şaşırmamıştım.
Kapkara gözlerin, panik dolu kaybetme korkusu.
Çöp kokusuna bergamot kokusu karışırken, Bora'yı sertçe göğsünden ittirdim. "Dokunma bana!" dedim, Nina'nın dilinde. Sesim o kadar yüksek desibelde çıkmıştı ki Noir'ın bile havlamak yerine, donup kalmasına sebep olmuştu. Donup kalan sadece Noir değildi, başkaları da vardı: Sergio, Gökhan, Aydın, Selim, Hande, Eren, beş adam ve Holly. Bir de Bora. "Sakın bana dokunma!"
Bora afallamış bir şekilde bana baktı. Saçlarıma, kıyafetime, kusmuk bulaşmış botlarıma ve gözlerime. "Nazlı?" dedi. Kaşları çoktan çatılmıştı. "N'oldu sana?"
Gülümsedim. "Beni boş ver!" dedim, alayla. "Ne olduysa oldu... Kardeşinden haberin var mı senin?!" Daha çok gülümsedim. "Mehmet Şahindağ'ın yanında..."
"Evet..." dedi Bora, şaşkınlıkla. Arkasını dönüp Gökhan'a yandan bir bakış attığında, bu anın gerçek olup olmadığını sorguladığına emindim. "Evet..." dedi, yeniden bana döndüğünde. "Sen neredeydin? Çekip gidiyorsun parktan. Öyle korktum ki sana ulaşamayınca..." Derin bir nefes aldı. "Begüm'ü bulacağız, merak etme..."
"Merak etmiyorum," dedim, hissiz bir şekilde. "Umurumda bile değil Begüm!" Bora'nın kaşları çatıldı. "Oyun bitti Bora Karabey!"
"Ne?" dedi, anlamadığı belli bir tavırla. "Ne diyorsun Nazlı?"
"Bıkmıştım," dedim, yüzümü buruşturarak. "Herkese rol yapmaktan çok sıkılmıştım!" Bakışlarımı, dehşete düşmüşçesine bana bakan insanların üzerinde gezdirdim ve yeniden Bora'nın kapkara gözlerine değdirdim. "Herkes seni sevdiğimi sayıkladı, herkes! Sen dahil herkes!" Başımı iki yana salladım. "Sana ve adamlarına tahammül edemiyordum, bir de başıma kardeşin çıktı! Kafayı yedirdiniz ya bana! Kafayı yedim artık sizin yüzünüzden! Öyle boğuluyordum ki! Mehmet Şahindağ'ın bir hamle yapmasını bekliyordum ama bu kadar geç değil!" Bora'nın kaşları havalandı. "Şimdi başlıyor senin sınavın Bora Karabey... Şimdi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı 8
General Fiction"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama bazen öpünce de geçmez," dedi. Buz kestim. ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUN...